Açık zihinli olmak, kendi bildikleriniz dışında
farklı doğruların da olabileceğini kabul etmektir. Açık zihinde; fikir
aykırılıkları olmaz, farklı doğruların da olabileceğine inanılır. Kapalı
zihinde ise fikir ayrılıkları olur ve her zaman tek bir doğru vardır. Açık
zihinli olmak öyle her yiğidin harcı değildir. Çünkü açık zihin, doğru
bildiklerimizden vazgeçmemiz için sürekli bizi zorlar.
Açık zihinli olmanın bir kolay bir de zor yolu vardır.
Kolay yol seçildiğinde, kişi kendi bildikleri dışında başka doğruların
olabileceğini baştan kabul eder ve yaşamdaki tüm stratejisini bunun üzerine
oturtur. Zor olan yolda ise; kişi bir süre! kendi bildiğinin doğru olduğu
konusunda ısrarcı olur, etrafındakilerin
tepkisini alır ve nihayetinde de mutsuz olur. Hatta bu mutsuzluk bedeninde
fiziksel rahatsızlıklara sebep olabilir. Ama yine de eninde sonunda teslim olma safhası
gelecektir.
Ben bu ikinci yolu seçenlerdendim. Geçmişte bir sürü işim olsun, hiç şikâyet etmez,
hepsini zamanında bitirirdim. Sıra iletişime geldiğinde ise çuvallardım. Çünkü kendi düşüncelerimi paylaşmaktan çok kabul
ettirmeye yönelirdim. Tabii bu durum diğerlerinin hoşuna gitmezdi. Çünkü onlar
da benim gibi kendi fikirlerini paylaşmak için can atıyorlardı. Sonra ne mi
oldu? Tabii ki çoğu teker teker beni terk ettiler. Kendimle baş başa kaldıkça kendi
fikirlerimin işe yaramadığını daha çok fark ettim. Sonunda farklı fikirleri
kabul etmekten başka çarem kalmadığını anladım. Ne de olsa benimkiler pek işe
yaramıyordu. Tüm bunlar olurken başka bir şeyi daha fark etmiştim. Yaşadığım o anda tüm yaşanılanlar doğruydu. Sadece
şimdiden geçmişe bakıldığında yanlış görünüyordu. Aksine sürekli geçmişe
bakarak düşüncelerde kalmak insanı hareketsizleştiriyordu. Adı üstünde “Düş”
ünce, insanı bir süreliğine düşler âlemine götürüp tembelleştiriyordu. Bu yüzden
de düşüncelere sadık kalmak çok doğru değildi. Dürüstlük, doğruluk, mutluluk, özgürlük gibi
kişisel değerleri savunmak ve onlara odaklanmak daha güzeldi, düşüncelere sadık
kalmaya ne gerek vardı ki! Sürekli geçmişi analiz etmek yerine farklı düşünce
ve fikirlere de yer açmak zihni açıyor ve özgürleştiriyordu. İşin sırrı, aşağıdaki
şu soruya dürüstçe yanıt vermekteydi.
“Haklı
mı yoksa özgür olmak mı daha önemliydi?”
Her Daim Sevgi ve
Işıkla
sibel.kavunoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder