21 Şubat 2023 Salı

İçindeki Canavarla Arkadaş Olmak

Gün içinde öfkelendiniz mi? 

 

Yatmadan önce o anı hatırlayın ve öfkenin yükselmesine izin verin ve öfke hissini hissedin.

Öfke hissini hissederken geri plandaki bakış açısı ‘’ Şu an her ne duygu hissediyorsam geçmişteki bir travmadan dolayı ‘’evet’’ seni anlıyorum’’ şeklinde olmalıdır. Öfkeyle birlikte olma hali, ‘’EVET, ben içerideki canavarla birlikte olmaya hazırım ‘’halidir. Yükselen öfke hissiyle kalpten birlikte olmak çok önemlidir. Bu birliktelikte mutlaka zihin de olmalıdır. Zihnin orada olması, öfke hissiyle yorum yapmadan, fikir yürütmeden, çözümlemeden birlikte olmak anlamına gelir.  Bu güçlü acıyı hissederken birazcık da olsa rahatlayabilirsek dönüşüm kendiliğinden gelir.  


Çözümlenmeyi gerçekleştiren ‘’canavarla birlikte kalmaya istekliyim, seninle birlikte acı ve ıstırap çekmeye hazırım’’ şeklinde düşüncedir. Tam aksi, ‘’Aaa seni anlıyorum işte böyle oldu, şu oldu o yüzden böylesin şeklinde olmamalı ya da bu doğru yol değil, çok saçma ya da şimdi bu duyguyu tamir edeceğim’’ şeklindeki düşünce silsilesi işimize yaramaz. Ne olursa olsun yükselen duygu bastırılmamalı, görmemezlikten gelinmemelidir. 

 

Zihinsel olarak sorunu anlamak bir şeye yaramaz. Duyguyu kalpten değiştirmeden hissettiğimizde gerçek dönüşüm ortaya çıkar. Bu şekilde olmadığında zihin '' bu içerideki canavar kötü bir şey demek ki’’ der ve bu histen uzaklaşır, bunun için de o duyguyu bastırarak ya da yokmuş gibi davranarak duygunun üzerine bir örtü serer. 

 

Kötü bir koku gibi düşünün, kaçmak yerine evet kokuyu almaya hazırım ve kokuyu alabildiğim için minnettarım bakış açısı en doğru alandır. Yaşamın kendisi her zaman mükemmel değil ki, mükemmel olmayan bir şeyi neden oldurmaya çalışıyoruz. 

 

İçerideki canavar çok çeşitlidir.  Çaresizlik, üzüntü, korku, öfke vb gibi. Tüm bunları normal zamanda zihinsel olarak çözüyoruz. ‘’evet tamam okey, anladım’’ diyoruz. Okey olmak mutlu olmak anlamına gelmez. Zorlu anlara okey diyebiliriz. Okey olma temel bir duygudur. Okey olmak mutlu olmak için yeterli değildir. 

 

İçerideki canavarları dönüştürmek için onlarla birlikte olmak gerekir. Canalarları değiştirip dönüştürdüğümüzde gerginlik azalır ve onunla arkadaş oluruz. Arkadaş olduğumuzda, o hala canavardır. Fakat onun olduğu gibi olmasına izin veririz

 

Duygularla ilgilenmek demek onunla birlikte olmaktır, tek başına zekâ yeterli olmaz. Bu yüzden aşağıdaki cümleyi söyleyebilir misiniz? 

 

‘’İçerideki Canavarı keşfetmekten mutluyum’’

 

Her Daim Sevgi ve Işıkla 

Sibel Kavunoğlu

 

Kaynak: Tsoknyi rinpoche

 

27 Ocak 2023 Cuma

Gerçek Çözüm Nerede?


Dışarıdan bir sürü bilgi alarak içeriyi şifalandırmaya çalışıyoruz. Bir sürü uzman kişiden bir sürü teknik öğreniyoruz. Tüm bu teknikler işinize yarıyor mu? 

 

Hayır! İçeride var olanın neler olduğunu fark etmeden şifalanmak mümkün olmuyor. Peki yapılması gereken nedir? 

 

Öncelikle içeride var olan duyguları değiştirmeyi ya da çözümlemeye son vermek gerek. Yapılabilecek tek şey, yorum yapmadan, yargılamadan içeridekilerin farkına varmak. Bunun için de onları buraya şu ana getirmek gerekiyor. Şu ana getirdiğimizde ise yokmuşlar gibi davranmadan, bastırmadan onlarla birlikte olma cesaretini göstermeliyiz. 


Ekstra teknik kullanmadan, onları bastırmadan fırtınanın tam ortasında onlarla birlikte kalabilir misiniz? Bu şekilde hayatınızı mahveden küçük canavarlarla birlikte olabilir misiniz?  

 

O küçük canavarlarla birlikte olmak için ihtiyacınız olan şey açık bir zihindir. Açık bir zihin, açık bir kalp gerektirir. Bu ne anlama gelir?  

 

Yukarıda yazmış olduğum gibi içerideki küçük canavarlarla kalpten birlikte olma cesareti, kalpten onlarla birlikte olabilme sabrı ile kalpten onları oldukları gibi kabul etme nezaketini göstermek anlamına gelir.  Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için duyguların nasıl ortaya çıktığından bahsetmek istiyorum.

 

Bir nesneyle karşı karşıya geldiğimizde ya öfkelenir ya sevinir ya da tamamen nötr kalırız. Dördüncü bir alternatif eylem yoktur. Sizce duyguların ortaya çıkmasına sebep olan karşılaştığınız nesne midir? Yoksa o nesneyle ilgili zihnimizde var olan duygu ve düşünceler midir ya da başka bir deyişle sorun bakış açımızda mıdır? 

 

Bu sorunun yanıtı ‘’o nesneye olan bakış açımız’’ olacaktır. Gerçekte öfkeyi ya da sevinci ya da nötr’lük halini yaratan seçimlerimizdir. Bu yüzden de bilge kişiler ‘’olanı olduğu gibi kabul etmek’’ ten bahseder. 

 

Haklı olmaya o kadar bağımlıyız ki, o nesneyle ilgili olarak neden bu kadar çok öfkelendiğimizi anlatmaya, çalışırız. Mümkünse kendimize taraftar toplamak isteriz. Bir taraftar yetmez, bir tane, daha sonra bir tane daha olsun deriz. Bu yolda ilerlerken bizimle aynı tarafta olmayanlara öfkelenir, onları bozguna uğratırız. Yeni düşmanlar edinir, üzülür, kırılırız. Halbuki ilk seferinde, nesneyle karşılaştığımızda nötr hisler yükselmiş olsaydı, arkamızı dönüp gidecektik. 

 

Peki, bu döngüden nasıl kurtulunur ? 

 

Bir nesneyle karşı karşıya geldiğimiz de öfke yükseldiğinde öfkenin yükselmesine ‘’okey’’ demeliyiz. Öfkeyle birlikte olma nezaketini göstermeliyiz. Öfkeyi onaylamasak da onun varlığını kabul ederek yolumuza devam etmeliyiz.  Öfkenin ham haliyle ya da mutsuzluğun ham haliyle, yorum yapmadan, söylenmeden, kendimizi ikna etmeye çalışmadan ham bakış açısıyla bakma cesaretini gösterebilirim derseniz kurtuluş buradadır. 

 

Güzel haber; mutsuzluk ve öfkeyle birlikte olmaya başladığınızda kendiliğinden ‘’okey’’ hissi yükselecektir. Bu yükselişi, bitkinin çiçeğinin bir anda açılmasına benzetebiliriz. Ancak çiçek gibi açılma halinin sorumlusu bir sürü ikna edici düşünce olmamalıdır.  


Sadece ham öfke ya da mutsuzlukla birlikte olmak yeterli olacaktır. Meditasyon uygulamalarının temeli de budur. Öfke, mutsuzluk hissiyle birlikte kalmanıza yardımcı olurlar. O an zihnin düşünme halini bırakırız, odaklanma ve açıklık haline geçeriz. Bir şeyleri fikse etmeden orada kalırız. Zira strese sebep olan fikse etme halidir. 

 

Meditasyon yaparak kendimizi çözümlemek için alan yaratırız. Bu şekilde içerideki küçük canavarla arkadaş olmaya başlarız. 

 

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

 

2 Ocak 2023 Pazartesi

İçimdeki Çoçuğu Şifalandırıyorum

Thich Nhat Hanh’a göre kendimize ihtiyacımız olan sevgi ve şefkati vermenin yolunun her birimizin içindeki çocuğu iyileştirilmesinden geçiyor.

Çocukların aidiyet duygusu hissetmeleri için anlaşıldıklarını ve sevildiklerini hissetmeleri gerekir. Görüldüklerinden, sevildiklerinden emin olmaya ihtiyaçları var. Ailemiz, hocalarımız bizim bu tarz korkularımızı görmezlikten gelir ya da dinlemezlerse yeterince iyi olmadığımıza dair mesajlar gönderirlerse, büyüdüğümüzde aynı mesajları bizler kendimize ve başkalarına vermeye başlarız. Bu süreç tamamen bilinç dışı gerçekleşir. Ailelerimiz bu süreçten haberleri olsaydı kesinlikle bu tarz seçimlere yönelmezlerdi.

Aynı şekilde sürecin bu şekilde gerçekleştiğini bilseydik yetişkin gözüyle bu durumu muhakeme eder sadece bir çocuğun yanılsaması derdik. Fakat çoğumuz bu sürecin farkında değiliz. Yıllardır sorunun nerede olduğunu araştırdığımız halde sorunun bir çocuğun yanılsaması olduğu sonucuna varamamamızın sebebi şudur;

İçimizdeki çocuk, çocukluk döneminde katlandığımız istismar, ihmal ve diğer travmaların anılarını unuttu. Şimdilerde ise hatırlamak için de donanımlı değiliz. Yeterince iyi olmadığımız dair deneyim o kadar acı vericiydi ki içsel varlığımızdan uzaklaştık. İşte bu tür durumlar içsel varlığımız üzerinde kalıcı olumsuz etkileri olabilecek travmatik olaylardır. (*)

Bu olaylar çoğunlukla, kendilerini diğerlerine yönelik şiddet, psikolojik, duygusal, fiziksel veya cinsel taciz; zorbalık; veya madde bağımlısı, akıl hastası, intihara meyilli, bir yaşamla sonuçlanabiliyor. Bu tür kötü muamele, erken beyin gelişimini ve sinir ve bağışıklık sistemlerinin gelişimini bozabilecek kronik strese neden olur. Travma sonrası strese, migrene, kronik kas gerginliğine, yorgunluğa ve otoimmün hastalıklar ve cilt rahatsızlıkları gibi kronik hastalıklara yol açabilir. (*)

Bu çocukluk travmaları, vücutta hapsolmuş stresin bir sonucu olarak kendimizi sevme kapasitemizi etkileyebilir. İçimizdeki o çocuğu iyileştirmek, kendimize karşı sevgi ve şefkatin ilk ve en önemli ifadesidir. Ancak, iç çocuğun ayrı, değişmez bir benlik olmadığını unutmamak önemlidir. Kalıcı bir öz veya varlık hali değil, hem bireysel hem de kolektif birçok neden, koşul ve algıdan kaynaklanan derin kalıplardır. Bu kalıplar her an ortaya çıkabilse de, beynimizin ve zihnimizin doğal bir nöroplastisiteye ( beynin yapısal veya fizyolojik değişikliklere uğrama yeteneğidir.) sahip olması büyük bir şanstır. Bu esneklik, sıkıntının ıstırabında saklı ilahi çocuğu aydınlatan derin şifa ve dönüşüme izin verir.

İçimizdeki o çocuğu iyileştirmek, kendimize karşı sevgi ve şefkatin ilk ve en önemli ifadesidir. İşte kendimiz için sevmeyi uygulamanın, içimizdeki yaraları iyileştirmenin ve diğer insanları sevme kapasitemizi geliştirmenin birkaç yolu, çünkü başkalarını tamamen sevmek için önce kendimizi sevmeliyiz.

Peki ama nasıl?

Küçük bir meditasyon örneği paylaşmak istiyorum

Diyelim ki bir acı veren bir deneyim yaşadınız. Bu deneyime dilerseniz bir isim vererek ona şefkat gösterebilirsiniz. Örneğin bir utanç hissi ya da öz eleştiri içeren bir deneyim olsun. Bu deneyimi yetişkin haliniz deneyimliyor olsa da bu çocukluktan gelen bir travmanın sonucudur. Şu an kendisini bu şekilde gösteriyordur.

“Utanma ve özeleştiri enerjisini yaşıyorum. Bu duyguları sevgiyle kucaklıyorum.”
diyerek içinizdeki çocuğa sevgi dolu şefkat enerjisi gönderebilirsiniz.

Hiçbir şeyi düzeltmeye veya değiştirmeye çalışmadan bu meditasyonu yapın. Acınızı sevginin kollarında tutma pratiği, onun küçülmesine ve kendinize olan sevginizin büyümesine yardımcı olacaktır.

Bu meditasyonu düzenli olarak uygulamak önemlidir. Çünkü bedene, kalbe ve zihne geçmişi nazik bir şekilde hatırlaması için nazik bir alan sağlar. Kendini sevmede derinleşmeye ve büyümeye devam ederken, çocukluk anıları ve önceki tüm deneyimler için kapsayıcı ve şefkatli bir yaşam alanı sunar.

Her daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAvunoğlu


(*)Dr. Peggy Rowe Ward and Dr. Larry Ward’ın 20 Aralık 2021 tarihli Loving-Kindness: Healing Your Inner Childyazısından alınmıştır.

Sevgi, Kendimizi Ve Başkalarını Dönüştürme Kapasitesidir

Her birimize dünyaya gelmeden önce ne tür bir canlı olmak isterseniz diye sorulsaydı çoğumuz bu soruyu sevgi, şefkat, neşe ve sabır, cesaret potansiyeli olan bir canlı olmak isterim şeklinde yanıtlardık. Aslında her birimiz de böyle bir potansiyel var. Ne yazık ki bu potansiyele odaklanmak dışında kalan diğer her şeye odaklanıyoruz. 

 

En popüler olanı da meslek sahibi olmaya, daha çok para kazanmaya odaklanmak. Para ve meslek sahibi olmayı istemekte bir sorun yok. Sadece onlara o kadar çok odaklanıyoruz ki, tek hedefimiz meslek ve para haline geliyor. Halbuki para da meslek de birer sonuç. Bu ikisini de gerçekleştirecek olan asıl kaynak, sahip olduğumuz potansiyel. 

 

Potansiyelimizi kullanamadığımız ya da kendimizi geliştiremediğimiz nokta da ise kendimize acımasızca davranmaya başlıyoruz. Hayatımda neden bu kadar çok öfke ve üzüntü var diyenlerdenseniz şöyle bir gerilere gittiğiniz de sebebinin acımasızlık olduğunu fark edersiniz.

Acımasızlık, önce öfkeye sonra da çaresizliğe sürüklüyor.

 

Hepimiz bu hatayı yaptık. Bu hatadan geri dönüş yolu, öfke ve çaresizliğin geçici bir durum olduğunu kabul etmekten geçiyor. Çaresiz ya da öfkeli bir insan olduğumuzu düşündüğümüzde ve bunu sürekli zihnimizde kurduğumuzda ise gittikçe bu durumun kalıcı olduğuna inanacak, nihayetinde yavaş yavaş içimizde var olan sevgi, şefkat, cesaret kapasitesinin varlığını unutmaya başlayacağız. Eğer bir makinanın kapasitesini kullanmazsınız ne olur, paslanır öyle değil mi? 

İşte bu anlamda öfke ve çaresizlik havuzunda boğulmak yerine, bu ikisinin de geçici bir durum olduğunu kabul etmek akıllıca olacaktır.

 

İnsan doğasında var olan sevgi kapasitesi, öyle büyüktür ki herkesi kabul edebilecek yapısı vardır. Eğer hayatınızda bize haksızlık yapan, kötülük yapan, bizi çaresiz duruma sokan insanlar olmasaydı sevgi kapasitenizin ne kadar büyük olduğunu nasıl anlayacaktık ki?

 

Tutarlı bir şekilde kendimizi sevmeyi başardığımızda, kendi acımız karşısında yumuşak bir kalbi korumak için tekrar tekrar geri döndüğümüzde, sonunda olumsuz düşünce kalıplarımızı bırakabilir ve kendimizi dönüşmüş bulabiliriz. İçimizdeki kendinden nefret etme, özeleştiri, utanç ve suçluluk tohumları gittikçe küçülür.  

 

2023 yılında kendimize daha çok sevgi gösterebileceğimiz bir sürü anımızın olması dileğiyle

 

Yeni yılınız kutlu olsun

 

Her daim sevgi ve ışıkla 

Sibel Kavunoğlu

13 Aralık 2022 Salı

Transformal Nefes®le Ruhsallığını Keşfet

Transformal Nefes® kişinin bu dünyada deneyimlemek istediği fiziksel, zihinsel/duygusal ve spritüal anlamda pek çok şeyi sunar. 

 

Transformal Nefes®’in ilk seviyesi Fiziksel seviyedir. Fiziksel seviyede nefesi açmaya çalışırız. Peki, Nefesi Açmak neden önemlidir?


Sürekli açık ve tam nefesler aldığımızda ilginç deneyimlerle karşılarız. Önceden kapalı olan bir alana alınan ilk nefes ile geçmiş hatıra ve duygulara erişim sağlanır. Bu hatıra ve duygular, tam olarak hissedilmedikleri ya da ifade edilmedikleri için bilinç altına itilmişlerdir. Bilinç altına itildiklerinde bizler hayatımızı yaşarken bir tür titreşim filtresi oluştururlar. Hayat akışımızda gerçekliğimizi bozan ve çevremize, deneyimlerimize nasıl karşılık vereceğimizi etkileyen bu baskılanmış enerji filtrelerinden katman katman oluşturulur. 


Transformal Nefes®teki nefes alma tekniği sayesinde ortaya çıkan enerji frekansı, bizim enerji alanımızdaki düşük frekansa erişip onu yükseltme yeteneğine sahiptir. Bu düşük enerji frekansı eski duygu, anı ve olumsuz düşünce kalıplarını temsil eder. Transformal Nefes tekniği kullanılarak, düşük enerji kalıpları yüksek frekansa dönüştürülür. Bu nedenle bu bütünleştirici çalışma, geçmiş travma ve anılara dokunma ve düşük enerjilerini yükseltme yeteneğine sahiptir. Bu seviyeye Transformal Nefes®tekniğinin ikinci seviyesi olan zihinsel ve duygusal seviyesi denir.  


Transformal Nefes®in üçüncü seviyesi ise Ruhsal seviyedir. Bu seviyenin hedefi kendi ruhsallığımız ve evrenin spiritüel gereklilikleri ile daha derin bir bağlantıya geçmektir. 


Benim için transformal nefesin anlamı tamamıyla 3. Seviye ile bağlantılıdır. Transformal Nefes® tekniğini kullanarak nefes aldığımızda frekans yüksek seviyelere çıktıkça ruhsal seviyeye ulaşmak için bize bir kanal açılır. Orijinal kimliğimize geri dönme, kendimize dönme gerçekleşir. Özetle bizler, birinci seviye olan fiziksel seviye ile ikinci seviye olan zihinsel/duygusal seviyeyi tamamlamaksızın Transformal nefesin üçüncü seviyesine ulaşamayız.


Bana göre ruhumuz herhangi bir yer gitmiş değil. Her zaman orada. Sadece üzeri travmalar ve yaşam içinde karşılaşmış olduğumuz negatif duygular ile örtülmüş durumda. Bizim Transformal Nefes®teki hedefimiz, bu katmanları çözüp oradaki o enerjiye ulaşmak, ruhumuz ile tekrar bağlantıya geçmektir. 


Uzun soluklu çalışmalarımızdan birine katıldığınızda her gün 2 ya da 3 nefes yaparak her zaman var olan ve sizi meydana getiren neşe ve coşku ile bağlantıya geçersiniz. Gerçek şu ki neşe ve coşku bir yere gitmedi, sadece onlarla olan bağlantımızı kestik. 


Ruhsal seviyeyle ilgili başka bir konu ise kutup değişimi adını verdiğimiz durumdur. Bu seviyede enerji akışımızın yönü değişir. Bir çoğunuzun çok iyi bildiği gibi bu gezegen üzerinde bulunan pek çok kişi enerjetik anlamda negatif olandan yani korkularından ya da hoşlanmadığı şeylerden uzaklaşarak motive olur. Ruhsal seviye sayesinde ruhumuzla bağlantıya geçtiğimizde ise negatif olandan uzaklaşmak yerine istediğimiz, arzuladığımız şeylere doğru adım atmaya başlarız. Hedeflerimize doğru ilerlemek daha da kolaylaşır. Böylece daha önce korku ve endişeyle motive olma hali kendiliğinden yok olur. Başka bir deyişle güçlerini kaybederler. Çünkü onlardan uzak kalmak için enerjimizi ortaya koymamaya başlarız. 


Buradan çıkarak şunu söyleyebilirim ki, Transformal Nefes® kişinin kendi kendini iyileştirmesine yönelik spritüal bir süreçtir. İçine yerleştirilmiş öyle konular var ki spritüal kısmının stabil ve sürekli olarak deneyimlenmesini sağlar.


Tüm bu yazdıklarımı deneyimlemek için de TBF koçlarından biriyle bağlantıya geçmeniz yeterli olacaktır.

 

Her Daim Sevgi ve Işıkla 

Sibel KAVUNOĞLU


Kaynak: TB Eğitim Notları

 

9 Aralık 2022 Cuma

Herkes Mutluluk Peşinde

‘’Herkes mutluluk peşinde’’ denir.
Sizce burada bahsedilen mutluluk ne anlama geliyor?
Zihin, mutluluk seviyesine iki yoldan ulaşabiliyor.
İlki keyif mertebesinde olandır. Örneğin, aç olduğunuzda, yemek yemek keyif verir. Sıcak hissettiğinizde gölgeye geçmek keyif verir. Bu seviyedeki mutlulukta, birtakım şartlar gerçekleştiğinde bir anda keyif almaya başlarsınız. Bu seviyedeki mutluluğa Hedonik mutluluk denir. Bu seviyedeki mutluluk kalıcı değildir.
İkinci seviyedeki mutluluk zihinsel seviyedir. Gerçek mutluluk bu seviyededir. Bu seviyedeki mutluluk, niyetinizle bağlantısı vardır.
İlk seviyede keyif alma konusu geciktiğinde ya da beklentiniz karşılanmadığında en ufak bir problemi dahi gereğinden fazla büyütme eğiliminde olursunuz. Örneğin bir sunum yapacaksınız diyelim, sunumuzla ilgili beklentiniz yüksekse, stres seviyeniz yükselir. Bunun tam tersi sunumunuzun güzelliğinden ziyade diğerlerine sağlayacağınız fayda öne çıkıyorsa stres seviyeniz ilk örneğe göre daha düşük olur.
Hayatımda daha az stres olsun diyorsanız bunun yolu, şefkat seviyenizi yükseltmekten geçiyor. Şefkatin, duygusal içeriği olsa da, şefkat zihnin bir seviyesidir. Duygular kalıcı değildir. Şefkat kalıcıdır. İkinci seviye mutlulukla bağlantıya geçmek için ise yapılacak tek şey, şefkat kasınızı geliştirmektir. Bu anlamda mutlulukla şefkatin birbiriyle bağlantısı çok fazladır. Aynı şekilde neşe ve coşkuya da ulaşmak istiyorsanız, şefkati geliştirmekle başlamalısınız.
Şefkati geliştirmek için ise şefkati seçmelisiniz. Diyelim ki, hayatınızdaki birtakım insanlara kızıyorsunuz. Kızmanızın sebebi otoritenizin sarsılması mıydı? Bunu bana nasıl yapabildi mi? Düşüncesi miydi?
Bu tarz durumlarda bir şeyi gözden kaçırırsınız. Şu an olduğunuz insan, otoritenizin sarsılmasından etkilenir mi? Şu an olduğunuz insan düşüncelerinizle kendi kendinize stres yaratmadığınız sürece ya da kendinize acımasızca davranmadığınız sürece hiçbir şeyden etkilenmez. Birtakım insanların size karşı yaptıkları haksızlıklar, şu an olduğunuz kişinin kalitesini değiştirmez, belki sadece üzebilir. Olduğunuz kişi siz; zaten ona sahipsiniz.
İşte bu anlamda şefkat bir seçimdir.
Şefkati geliştirmek için size bir ipucu! Yapılan bir araştırma sonrasında, kendinize karşı şefkat gösterdiğinizde diğer insanların size karşı gösterdiği şefkatten daha fazla faydalandığınız ortaya çıkmış.
Dolayısıyla ne yapmak lazım. Kendimize ve özellikle şefkate karşı olan bakış açımızı değiştirmeliyiz. Şefkatin bir seçim olduğunu ve doğal olarak her insan da var olduğunu unutmamalıyız.

İkinci seviye olan gerçek mutluluk için ise niyetinizi şefkat olarak revize etmekle başlayabilirsiniz.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel Kavunoğlu

27 Kasım 2022 Pazar

Yeni Yıl Hedefleri Hazır mı?

Her yeni yıl gelmeden önce hedef listesi hazırlarım. Hedef listesi yapmaya ilk başladığımda hedef listemdeki hedef sayısı 150 adetti. Şimdilerde ise bu sayı 5-6'ya düştü. Sanırım kendim ve hayatla ilgili bayağı netleştim.
Kendisine yeni hedef listesi hazırlamak isteyenler için bir önerim var. Bu hedef, uzun zamandır hedef listemde yer alıyor. Her sene, ona biraz daha yaklaştığımı hissederim. Bu hedefin ismi, şefkat kasını geliştirmek.. Şefkati hedef listenize eklemek konusunda birazcık ikna olmaya ihtiyacınız varsa bu yazıyı okumaya devam edin derim.

 

Sizce Şefkat bir niyet, bir hedef ya da bilinçli bir seçim mi olmalı?  

 

Ne diyorsunuz?????

 

Peki, Neden Şefkat?

 

Yapılan araştırmalar dikkatimizi, kendimizden ziyade karşı tarafa yönelttiğimizde daha mutlu olduğumuzu göstermektedir.

 

Eylemlerimizin gerisindeki bakış açısı, şefkat olduğunda niyetimiz de kendiliğinden şefkat olur. Şefkat, bir niyet haline geldiğinde ise, yaşamdan daha fazla anlam bulma hali gerçekleşir. Her gün attığınız her adımda motivasyonunuzun şefkat olması hem hayat amacınızı hem de niyetinizi şekillendirir. Bu anlamda şefkat bir seçimdir…

 

Aşağıdaki şefkatle ilgili bilgilerin, sizin bildiklerinizle ne kadar uyuşacağını çok merak ediyorum.

 

Şefkat, her insanda doğal olarak var olan bir şeydir. Şefkati yaratmaya gerek olmasa da şefkat kasını geliştirmek gerekir. Bu kası geliştirmeyi de sizden başkası yapamaz.

 

Birisi acı çektiğinde, zor durumda kaldığında ona karşı şefkat hissederiz. Bu anlamda acı ve ıstırap, şefkati harekete geçirendir.  

 

Şefkatin duygusal içeriği olsa da, zihnin bir seviyesidir. Duygular kalıcı değildir. Şefkat kalıcıdır. 

 

Şefkat, içerisinde istek ve arzu barındırır. Şefkatin motivasyonel bir yapısı vardır. Şefkat söz konusu olduğunda kendin için yaşamıyorsun demektir. Diğerleri için var olursun. Diğerlerine yardım ettikçe onları destekledikçe de anlam bulmaya başlarsın. Böylelikle zaman içinde tutkulu bir insan haline gelirsin. 

 

Bu tutkuyu sadece sevdiklerinize karşı hissetme seviyesinde bırakabilirsin. Ya da daha ileri seviyeye getirebilirsin. Ama nasıl?  

 

Empati bir duygudur. Şefkatle bir araya geldiğinde ‘’şimdi bu durumda ne yapabilirim’’ hali ortaya çıkar. Acı ve ıstırap söz konusu olduğunda, acı çekmek ya da acıya odaklanmak yerine neler yapabileceğimize odaklandığımızda  sadece sevdiklerimiz değil diğerleriyle ilgilenme kapasitemizi arttırırız.

 

Yazdıklarım tam olarak aklınıza yatmadıysa o zaman size bir sorum olacak. 

 

Çocuklarınıza daha fazla şefkatli olmak istemez misiniz? (Çocuğu olmayanlar için arkadaşlarınıza???)


…..

 

Çocuğunuz eve geç geldiğinde kızmanızın sebebi nedir? 

 

Gerçekten onun için endişe duyduğunuz için mi? yoksa

 

Otoriteniz sarsıldığı için mi???

 

Şu an bulunduğunuz yer, olduğunuz insan, çocuğunuzun bir şeyler yapmasından etkilenir mi? 

 

Hayır. 

 

İşte bu anlamda şefkat bir seçimdir. 

 

Herhangi bir şey olduğunda burada şu an en şefkatli davranış şekli ne olurdu? 


Ya da 


Bir şeyler olduğunda yapabileceğim en şefkatli davranış nasıl olurdu?

 

Sorusunu sormayı seçmek önemlidir. 

 

Umarım şefkati yeni yıl hedefleriniz arasına eklemek konusunda ikna olmuşsunuzdur. İkna olmayanları ise bambaşka bir soruyla baş başa bırakıyorum.

 

Kendisini düşünen insanlarla birlikte olmak sizi nasıl hissettirir? 

 

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel KAVUNOĞLU

 

Kaynak: Budist öğretiler