23 Ekim 2011 Pazar

Mutluluk Kimin Sorumluluğu Olmalı


Zaman zaman hayatımıza giren kişilerin bizi güvende hissettirmelerini ve mutlu etmelerini bekleriz. Neyse ki çok şanslıyız bu şehirde, kendini insanları mutlu etmeye adamış büyük bir insan grubu var. Peki biz neden hala mutlu olamıyoruz?

Genelde en çok yaptığımız hatalardan birisi; sevgiyi ihtiyaçların karşılanması olarak tanımlıyor olmamız. İlişkilerde ihtiyaçlar karşılandıkça biri diğeri için vazgeçilmez hale geliyor. Bir müddet sonra arzu ve istekler erteleniyor ve kişisel özgürlükten feragat etmeler başlıyor. Sonunda bu ikili bağımlılık hali, rahatsız edici oluyor, kişi başlangıçtaki amacını ve buraya kadar geliş sürecini unutup; ya yargılamaya başlıyor ya sevdiğini terk ediyor ya da bulunduğu ortamı değiştiriyor. Yani sonuçlar değiştirilerek çözüm üretilmeye çalışılıyor. Hatta daha ileriye gidilerek önceki kişiden alınamayan her ne ise diğer bir kişiden talep edilmeye başlanıyor. Halbuki hayatımıza girip çıkan kişilerin arasında kan bağı dahi yok. Hiç bir zaman hiçbir şartta o eski anı unutulmuyor.

Aslında ta başından beri bizi nelerin mutlu edeceğine odaklansak, başkalarından beklediğimiz sevgiyi önce kendimize versek; dışarıdan herhangi bir şey talepte bulunmamıza gerek kalmayacak. Bu durumu bir filmde gördüğümüz yemeği dünyaca ünlü bir aşçının pişirmesini istememize benzetebiliriz. Aşçı engin tecrübesine dayanarak kendisine anlatılana en çok benzeyen yemeği yapıp önümüze getirir, yemek çok lezzetli olabilir ama yine de aklınız seyrettiğimiz filmdeki yemekte kalacaktır. Halbuki filmdeki yemeğin tadını tatmış olsaydınız, yemeği daha iyi tarif ediyor olacak ve dünyaca ünlü aşçınız arzuladığımız yemeği pişiriyor olacaktı. Sonuç olarak hem yediğimiz yemekten keyif almış, hem de aşçı yaptığı işten gurur duymuş olacaktı. Anlayacağınız tam bir kazan kazan durumu ortaya çıkacaktı.

İşte aynı şekilde önce insanların sizi mutlu etmesi yerine mutlu olmanın sizin için ne ifade ettiğini bulmaya odaklandığınızda, arzuladığınız mutluluğu bizzat kendi kendinize sağladığınızda mutluluk yüzdeniz bir anda %80 belki de %100 lere çıkabilir. Artık bundan sonrasında hayatınızdaki kişiler %80’nin üzerini rahatlıkla tamamlayabilir hatta %100 ün üstüne çıkabilirler.

Unutmayın arzuladığımız sevginin ve mutlu olma halinin nasıl bir şey olduğunu bilmezsek diğerlerinin bize sundukları sevgi ve mutluluğu da tam idrak edemeyiz. Karşımızdaki sadece elinden geleni yani kendi bildiğini yapar, sizin istediğinizi değil.

Sevgi ve mutluluğunun sizin için anlamını keşfetmek, hayatımızdaki deneyimlerin “ Neden-sonuç” ilişkisini kurmak, duyguları bütünleştirmekle olur. Bunu sağlayan tek şey anda kalmaktır. Anda kalmayı sağlayan en iyi jimnastik hareketi ise meditasyondur.

Hadi bugün başlayın ve diğerlerine yaptığınız gibi kendinizle birlikte olun….. Çünkü mutlu olmak sadece ve sadece sizin sorumluluğunuzdur…..


Yazımı Sogyal Rinpoche’nin The Tibetan Book of Living&Dying kitabında bahsettiği “5 bölümlük Otobiyografi” isimli şiirle bitirmek istiyorum.

1-Sokakta aşağıya doğru yürüyorum
Yürüyüş yolumda bir derin bir delik görüyorum
Deliğin içine düştüm
Kayboldum.. umutsuz durumdayım
Burada olmak benim hatam değil
Sonsuza kadar buradayım, çıkışı bulmam çok zor

2-Aynı sokaktan tekrar aşağıya doğru yürüyorum.
Yürüyüş yolumda derin bir delik var.
Onu görmemiş gibi yaptım
Tekrar deliğin içine düştüm
Deliğin içinde olduğuma inanamıyorum
Burada olmak benim hatam değil
Buradan çıkmak bayağı zamanımı alacak.

3- Aynı sokaktan aşağıya doğru tekrar yürüyorum
Yürüyüş yolumda derin bir delik var.
Onun orada olduğunu gördüm
Yine de deliğin içine düştüm.. Bu bir alışkanlık oldu
Artık gözlerim açıldı
Nerede olduğumu biliyorum
Bu benim hatam
Hemen bu delikten çıkıyorum

4- Aynı sokaktan aşağıya doğru tekrar yürüdüm.
Yürüyüş yolumda bir derin bir delik vardı.
Etrafından yürüyüp geçtim

5-Artık başka bir sokaktan yürüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder