Uzunca bir süredir bazılarımızın ağzından eksik etmediği“ akıştayız” kelimesinin izini sürüyorum.
Bu konu o kadar acayip bir hal aldı ki ağzından “akıştayız” kelimesini eksiltmeyen insanları, birilerini azarlarken, bazı olaylara
isyan ederken ya da birilerini manipüle ederken görebiliyorum. Sanırım “akıştayız”
kelimesinin laf olsun diye söylenen bir kelime. Hayatın kendisi zaten bir akış
içinde, mevsimler, mevsimleri , günler, geceleri, haftalar, ayları kovalıyor. Önce
bebek, sonra çocuk sonra da yetişkin oluyoruz. Ya da önce genç sonra yaşlı
oluyoruz. Her şeyin kendi içinde belli bir akışı var. Sürekli “akıştayım demek,
bir kadının “ biliyor musunuz benim
cinsiyetim kadın” demesine benziyor.
Bence “ akıştayız” kelimesi ile ilgili olarak bilinen en
doğru şey, kimsenin bu kelimenin gerçek anlamını bilmemesi. Hiçbirimiz hayatın doğal
akışına saygı göstermiyoruz. Bunun yegane sebebi de insanları, olayları,
nesneleri kendi algılarımızla şekillendiriyor olmak. Öyle ki, gerçekte olmayan
şeyleri varmış gibi gösterebiliyoruz. Bu da akıntının ters yönünde yüzmeye
benziyor. Çok yoruluyor ve çok acı çekiyoruz. Acıdan özgürleşmek için de, şu
çok meşhur içine dönme çalışmalarına katılıyor ya da son derece psişik olan
biyoenerji uzmanlarına gidiyoruz. Çalışmadan sonra büyük umutlarla eve geri
dönüyoruz. Belli bir müddet sonra neler oluyor?
O yargılayan, negatif düşünen, sabırsız, öfkeli halimize geri
dönüyoruz. “ bu sefer farklı olsun” diyerek olaylara farklı bir bakış açısı ile
yaklaşmayı denemiyoruz. Belki de akıntının ters yönünde hareket etmek konusunda
o kadar çok uzmanlaşıyoruz ki o kadar emeğin boşa gitmesini istemiyoruz. Bence “akışta olmak”, niyetimizde kalarak (hatta niyetimiz olmak da diyebiliriz) yaşamak
anlamına geliyor. Fakat daha çok ne
yapıyoruz?
Çoğunlukla niyette kalmak yerine, niyetin gerçekleşmesine
odaklanıyoruz. Bunun için de görünen olayları çarpıtıyor ya da doğruyu yanlış
olarak gösteriyoruz. Buna işine geleni yapmak deniyor. Halbuki biz elimizden
geleni yapmalıyız. Elimizden geleni yapma konusunda basit bir örnek vermek
istiyorum. Niyeti huzuru hissetmek olan bir kişi düşünün. Niyetinde kalmak için
o akşam meditasyon yapmayı düşünsün. Fakat o akşam bulaşıkları yıkama görevi ona
verilmiş olsun. Bu durumda bulaşıkları yıkayan bir insanın kendisi için bir şey
yapmadığını düşünebilirsiniz. Bulaşıkları yıkayan kişi tıpkı sizin gibi düşündüğünde
yaptığı işten keyif alamayacaktır. Bu da onu mutlu olmaktan, huzurdan
alıkoyacaktır. Halbuki bulaşıkları yıkarken sakin ve dingin bir zihin hali
içinde olsaydı, kendisini huzursuz eden o düşünceden uzaklaşacaktı.
Akışta olmak ya da akışın tersinde hareket etmek tamamen kişisel
bir seçimdir. Akışın tersine hareket
eden biri için akışta olmak dünyanın en zor işidir. Niyetin gerekliliklerini
yerine getirmek için sabır, tolerans, cömertlik, zihnin arınmasına yönelik
herhangi bir metot (nefes, meditasyon, the work), etik kurallar ile kişisel değerlere sahip çıkmak, güçlü bir
motivasyon gerekir. Bütün bu yazdıklarımın ışığı altında akışta olmak, önünüze
çıkan engelleri yok etmek değil, yaşamamız gerekenlere farklı bir bakış
açısıyla yaklaşmak anlamına gelir diyebilir miyiz, Ne dersiniz?
Her Daim Sevgi ve Işıkla
ww.nefestr.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder