Hayatımıza hükmeden bir sürü düşman var. Hayatımıza hükmeden düşmanlar iç ve
dış olmak üzere iki grupta toplanırlar. Bu iki grup arasındaki tek benzerlik
kaynaklarının aynı olmasıdır. Dışarıdaki düşmanlar, içeridekiler tarafından
yaratılırlar ve biz bu durumu dikkate almadan yaşantımızı sürdürüyoruz. İşin
kötüsü bu durum asırlardır böyle devam ediyor.
Bu çok basit durumu fark etmenin neden bu kadar zor olduğunu bilmiyorum ama bu konuda bildiğim tek bir şey var. O da iç düşmanlar, zehirden bile güçlü. Zehir içince ölüp, gideriz. Acılar son bulur. Fakat içimizdeki düşmanlar her gün canımızı acıtırlar… İyisi mi siz, siz olun düşmanınızı iyi tanıyın
Öfke, gurur,
kıskançlık, nefret içerideki düşmanlardır. İçerideki düşmanlar, çevrenize ve
etrafınızdakilere verdiğiniz anlama göre değişerek hayatınızı yönetirler.
Hatta bazen onları kendimizi korumak için kullanırız. Örneğin, gurur;
kendinizi çaresiz hissettiğiniz anlarda ilaç gibi gelir. Gururun sahip
olduklarınızı ya da yeteneklerinizi hatırlatmada üstüne yoktur. Kendinizle
gurur duymaya başladığınızda çaresizlik duygusu da yok olur. Gurur sınırlarını
aştığında, insanları küçük görme ve “ben, sadece ben” hali etkin olur.
Kıskançlık başlar. Beklentiler artar. Beklentiler arttıkça da başka bir iç
düşman olan öfke ortaya çıkar. Öfke ortaya çıktığında sadece insanlar değil,
siz de kendinizden uzaklaşırsınız. Etrafınızdaki insan sayısı azaldığında terk
edilmişlik hissi, ortaya çıkar. Kendinizden uzaklaştığınızda ise içerideki
düşmanların alt edecek tek güç olan iç güzelliklerinizi terk etmiş olursunuz.
Tüm bunlar çaresizlik hissini ortaya çıkartır. Bir duygunun yükselişi, hayatınıza
mutluluk getirirken aynı duygunun belli bir doygunluk seviyesine ulaşması
mutsuzluk getirebilir. Tek bir mutsuzluk hali, iç düşmanların harekete geçmesi
için yeterlidir. Bu döngü herkes için aynıdır. Geçici mutluluklarla kendimizi
avutmaya devam ettiğimiz sürece hayatımızı negatif enerjiler üzerine
oturtturmuş olacağız ki bunun hiç kimseye faydası yok.
Bence evrende her
şeyin mükemmel bir kurgu içinde olduğuna inanmamız gerekiyor. Hiçbir zaman
çaresiz olmadık, çaresiz de kalmayacağız. İç düşmanlar ancak çaresiz olduğumuzu
düşündüğümüzde, mutsuz olduğumuza inandığımızda ortaya çıkarlar. İç düşmanların
gücünün azalması iç güzelliklerin güçlendirilmesine bağlıdır. Sevgi, şefkat,
neşe, huzur iç güzelliklerdendir. İçeride nasıl gurur, çaresizlik, kıskançlık,
öfke varsa onlar da vardır. Sürekli dış düşmanlardan kurtulmaya çalışmaktan iç
güzellikleri biriktirmek için zaman kalmaz. Çoğumuz dış düşmanlardan kurtulma
arzusuna bağımlıyız. Ne yazık ki bu bağımlılığı besleyenler, içerideki
düşmanlar.
Tabii bir de
doğduğumuz günden itibaren, dış düşmanlarla nasıl başa çıkabileceğimiz ile iç
güzellikleri nasıl güçlendireceğimiz konusunda eğitilmediğimiz gerçeği var. Şimdiye
kadar olanları bir kenara bırakıp, iç güzelliklerin dış düşmanların
alt etmede kesin çözüm olacağına inanmak gerekiyor.
Bu çok basit durumu fark etmenin neden bu kadar zor olduğunu bilmiyorum ama bu konuda bildiğim tek bir şey var. O da iç düşmanlar, zehirden bile güçlü. Zehir içince ölüp, gideriz. Acılar son bulur. Fakat içimizdeki düşmanlar her gün canımızı acıtırlar… İyisi mi siz, siz olun düşmanınızı iyi tanıyın
Her Daim Sevgi Ve Işıkla
www.nefestr.com
www.nefestr.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder