Televizyon seyretmeye neden bu kadar zaman ayırıyoruz?
Bilgisayar oyunları, neden ilgimizi çekiyor?
Neden sürekli olarak kendimizi oyalama çabası içindeyiz?
Canımızı sıkan insanlardan ya da olaylardan uzaklaşmak
için yukarıda bahsi geçen aktivitelere yöneliriz. Sürekli neyi yapıp
yapmayacağımıza, kimi neden sevip ya da sevmeyeceğimize kafa patlatırız. Bu
durum kısıtlanmış hissi verir. Kısıtlandığımızı hissettiğimizde ise tek bir şey
olur; o da hayattan keyif almamaya başlarız.
Doyumsuz, tatmin olamamış bir hayat sürdürürüz. Bunun sebebi ise bir önceki
yazımda belirttiğim gibi dayanağı olmayan düşüncelerdir. Düşüncelerin, bu
durumu nasıl yaratabildiğini bir örnekle açıklamak istiyorum.
Şimdi, önünüzde fırından yeni pişmiş sıcacık bir suflenin
olduğunu hayal edin. Sufleden yayılan çikolatalı kek kokusu burnunuza gelsin. Şimdi
ise sufle tabağının yanında duran kaşığı aldığınızı ve suflenin içine batırdığınızı
hayal edin. Kaşığı batırır batırmaz, volkan lavları gibi çikolatanın suflenin
içinden aktığını hayal edin. Şimdi krema ve pudra şekerini sufleye ilave ederek
karıştırdığınızı hayal edin. Şimdi ise suflenin tadına bakın. Suflenin ağzınızın
içine aktığını, oradan da midenize doğru hareket ettiğini hayal edin. Umarım
hayal bile olsa suflenin tadını hissedebilmişsinizdir. Sizce, gerçek sufleyi yemek
ile hayal ederek yemeğin hangisinde, tatmin duygusu daha yoğun olurdu?
Tabii ki, gerçeğini yediğinizde, öyle değil mi?
Sürekli zihninizde yani düşüncelerinizde yaşadığınız
sürece tıpkı hayalinizde yediğiniz suflede olduğu gibi yaşam tatmin edici olamayacaktır.
Başınıza gelenlere anlam verememenizin, ilişkiler de dikiş tutturamamanızın
sebebi de budur. Diyelim ki birisi size haksızlık yaptı ve siz ona çok
kızdınız. Bir sonraki karşılaşmanıza kadar zihninizde ona haddini bildirmenin
yollarını arayacak ve onunla olan ilk karşılaşmanızda, panter misali onu
bozguna uğratmak isteyeceksiniz. Siz onu nasıl yeneceğinizin hayalini kurarken o
da, belki de o sizden af dilemeyi planlıyor olabilir. Peki, o sizden özür dileme niyetinde, siz ise onu parçalama niyetindeyken karşı karşıya
geldiğinizde sizce neler olacak? O sizden samimi bir karşılık alamadığı için
affetmeye laik olmadığınızı düşünecek, siz ise onun affetmek konusunda samimi
olmadığını düşüneceksiniz. Sonuç olarak her iki tarafta kazanamayacak, mutsuz
olacaklar. Sürekli zihninizde planlar yaptığınız sürece o anın hoşgörüsünden, anlayışından,
sevgisinden kendinizi alıkoyarsınız. Sürekli negatif düşünceler içinde aynı
senaryolar üzerine kafa yorarak hayattan keyif almak mümkün olmaz. Bence bu
hali hiçbirimiz hak etmiyoruz. Kim? ne yaptı?, ne olabilir ?şeklinde
olasılıklara kafa yormak yerine o anın sihrinden faydalanmaya ihtiyacımız var.
Bunun için sürekli tehdit altında olma halini bırakmalıyız ki sevgi kendini
göstersin.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder