Bugün Afrikalı dostum
Daniel’den güzel bir rehberlik aldım. Rehberliğin içeriğine geçmeden önce biraz
Daniel’den bahsetmek istiyorum.
Daniel, Afrika’daki HIV
ve AIDS li çocukların kalan yaşamlarını daha kaliteli geçirmeleri için onları
nefesle tanıştırıyor. Nefesin bu çocuklar üzerindeki etkisini Daniel şöyle
anlatıyor. “Pek çok insan HIV ve AIDS’i
ölüm cezası olarak görüyor. HIV ve AIDS’li çocukların bazıları en temel ihtiyaçlarını
dahi karşılayamıyorlar. Bu çocuklar nefesin yarattığı enerji ile karşılaştıklarında
yaşama daha umutla bakıyorlar, kendilerine olan inançları artıyor. Kendi
başlarına var olmayı, diğerlerini affetmeyi öğreniyorlar. Ben ve arkadaşlarım ise
onlarla çalışırken kalbimizin daha da açıldığını hissediyor, daha enerjik ve
neşeli oluyoruz. Nefesin, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dönüşümü
garantileyen en güçlü tekniklerden biri olduğunu söyleyebilirim.”
Evet, Daniel dünyanın
öbür ucunda, arkadaşları ile birlikte güzel şeyler yapıyor. Ve de Daniel’in bu
güzel şeyler yapma enerjisi bana da dokundu. Nasıl mı? Kısaca anlatayım;
Daniel, Milliyette yazı
yazdığımı öğrenince Aralık ayında Nairobi’de düzenleyecekleri büyük çaplı yardım
semineri hakkında yazı yazıp yazamayacağımı sordu. Daniel’e, yazılarımdan
birinde bu konudan memnuniyetle bahsedeceğimi ancak beklentisini karşılayacak
derecede tanınmış bir yazar olmadığımı söyledim. Daniel’in yanıtı benimkisinin
tersine daha ilham doluydu. “Tanınmış değilim” cümlesindeki olumsuz
takıyı kaldır, bu şekilde kendini etiketlendiğinde öz varlığını zayıflatıp
ondan uzaklaşıyorsun. Bu şekilde yazılarını okuyan onca insanı ve dünyanın öbür
ucunda yaşadığı halde seni unutmayan dostunu yani beni de göz ardı etmiş
oluyorsun, “sen düşündüğünden de ötesin” bunu hiç unutma.
Evet, ben de birçok
kez “ Düşündüğünün ötesindesin” cümlesini dostlarım ve danışanlarım için kullanmış
ve sanırım bunu yaparken de “söylediğin
gibi ol ” kuralını da ihlal etmiştim. Evrende boş durmamış, benimle aynı davranış
kalıbında olan yani kendi değerini aşağıya çeken danışanları yaşamıma
göndererek bana zekice yanıt vermişti. Kendimi bildim bileli, kendimi geliştirme
arzusu içindeyimdir. Yeni şeyler öğrenmek, yeni yerleri keşfetmek her zaman tek
önceliğim olmuştur. Daniel’inki de dâhil olmak üzere son 6 aydır “Artık Tamam” şeklinde gelen rehberlikleri
dikkate almayarak büyük bir hata yapmıştım. Evet, tam ve bütündüm, ben de eksik
bir şey yoktu. Ama bu rehberlik, benim yeni şeyleri keşfetme ve öğrenme
projemin artık bittiği anlamına gelmiyordu. Bu sadece içimde tam ve bütün olan,
öz varlığı görme vaktimin geldiğini gösteriyordu. Bu yüzden de bundan sonra “Tam ve bütün olmak” için değil “ Tam ve bütün halime uygun hareketler yaparak” yaşamamı
sürdürmeliydim. Aslında daha güzel, daha bilgili, daha başarılı diye bir şey
yoktu. Zaten daha sağlıklı, zaten daha bilgili zaten, daha güzeldim. Yapılması
gereken tek şey; bu görüşe uygun hareket etmekti.
Bu durumu, severek
satın aldığınız elbiseyi daha dikilmiş yapmak için tekrar tekrar dikmeye benzetebiliriz.
Gerek olmadığı halde elbiseyi ikinci ya da üçüncü hatta daha fazla dikersiniz.
Elbise daralır ve siz onun içine giremez hale gelirsiniz. Ya da zaten tadı güzel
olan bir çorbaya, tadı daha muhteşem olsun diye biraz daha tuz ekleyerek
kimsenin içemeyeceği bir çorba haline getirmeye benzetebiliriz. İşte bu basit örnekler
zaten tam ve bütün olan kendimize neler yaptığımız konusunda bize fikir verecektir.
Bazılarınız bu durumu fark etmiş olabilir, öyle ise bu
çok güzel, bravo. Farkında olmayanlar için ise bir önerim olacak. Aşağıdaki cümleyi
okuduktan sonra “Bu cümle sizin için
gerçekten doğru olsaydı, şu an neler yapıyor olurdunuz? “ Sorusu üzerine birkaç
dakika meditasyon yapın.
“Zaten
tam’ız, zaten bütün’üz; yapılması gereken tek şey bu görüşe uygun hareket etmek”
Her Daim Sevgi ve Işıkla
www.nefestr.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder