“Yaşamımızın yaratıcısı
bizsek neden acı ve üzüntüyü deneyimliyoruz?”
Acı
ve üzüntüyü deneyimlememizin en önemli sebeplerinden biri; “Şimdideyken sadece geçmişi referans almaktır”.
Nedense değişimin sürekliliğini göz ardı edip geçmişte her ne oldu ise tekrarlanacağına
inanıyoruz. Bu inancın sebebi, belki de geçmişin, şimdiye göre daha tanıdık olması.
Geçmişi o kadar iyi biliyoruz ki neler olabileceğini tahmin etmek çok kolay. Ve bu da bizim kendimizi güvende hissetmemize
sebep oluyor. Ama yine de şimdinin sunduğu fırsatları, yabana atmamakta fayda
var. Bir kere; şu an, geçmişe göre daha yeni, kesinlikle farklı ve içerisinde enerjisel
olarak geçmişin derslerini barındırıyor. Tüm bunlar şimdinin geçmişe göre daha
fazla umut vadeden olduğunu ispatlamaya yeterli. Ama biz ne
yapıyoruz?
Oyumuzu
geçmişten yana kullanıyoruz. Ve böylece ne uzuyor ne de kısalıyoruz. Aslında
geçmişi seçmek, umut vadeden şimdiyi seçmekten daha zor? Çünkü geçmişi
seçtiğimizde gerçekte olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek zorunda kalıyoruz.
Bu da büyük bir enerji gerektiriyor.
Acı ve üzüntülerin diğer bir nedeni ise “Beklenti İçinde Olmaktır”. Ailemizden, arkadaşlarımızdan, sokakta
yürüyen insanlardan herkesten bir beklentimiz var. Sizce beklentiler bize nasıl hizmet ediyor? Çok basit; Korkularımızın
üzerini kapatıyor. Ancak korkuların
üzerleri kapandığında öylece duramıyorlar, her an ortaya çıkmak için ellerinden
geleni yapıyorlar. Durum böyle olunca da keyif alanımızı korumak adına sürekli endişeleri
bertaraf etme projelerini başlatıyoruz. Sadece olan değil, olma ihtimali olabilecek
her şeyin üzerinde çalışmaya başlıyoruz. Sürekli endişe içinde olmak mı? Yoksa
korkularımızla yüzleşmek mi daha iyi? Bu sorunun yanıtını size bırakıyorum.
Başka bir neden ise,” Karma”dır. Kısaca geçmiş neyse şimdide yaşanan da o
olacaktır. Eğer avatar falan değilsek acı
tohumu ektiysek ürünlerimizde acılı olacaktır. İyi şeyleri ne kadar çok keşfedersek
karmadan kaynaklanan acılara dayanma gücümüz de o oranda kuvvetlenecektir.
Peki, acı ile
ilgili yapılabilecek en doğru şey ne olabilir?
Mutluluk, huzur, şefkat, sevgi… Bunların hepsi doğduğumuzda
beraberimizde getirdiğimiz enerjilerdir. Bu enerjilerden uzaklaşmaya başladığımızda
ise ki bu özümüzden uzaklaştığımız anlamına gelir,” acı çekmeye” başlarız. Acıdan kurtulabilmek için önce acı
çektiğimizi kabul etmeli sonra da zihnimiz üzerine çalışmaya başlamalıyız. Acı çektiğimizi
kabul etmediğimiz sürece, üzerinde çalışacak, çözüm üretilecek, kurtarılacak
bir şey de olmayacaktır. Acının varlığını kabul edip, zihnimiz üzerinde çalışmaya
başladıkça acının kaynağına ineriz. Kaynağa yaklaştıkça orijinal olanla “özümüzle” karşılarız. Özümüz doğduğumuz
andaki halimiz, bolca mutluluk, huzur, sevgi, şefkatin olduğu anlardır.
Bir sonraki yazımda zihin üzerinde çalışma yapmanız için
yeterli alt yapıyı oluşturacak bir teknikten bahsedeceğim. Bu teknik Buddhanın öğretilerinden “ Nefes Farkındalığı” tekniği. Denenmiş,
tescillenmiş bir çalışma. Uygularsanız özünüze yani gerçeğinize adım adım yaklaşırsınız.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
www.nefestr.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder