Yaşanmış bir hikâye ile yazıma başlamak istiyorum. Kariyerinde başarılı,
varlıklı Amerikalı Dan, sevgilisi tarafından terk edilince aşk acısına son
vermek amacıyla işine ara verir ve Dharamshala’ya gider. Dharamshala,
Hindistan’ın Himalayalar bölgesinde olan, Tibetlilerin iltica ettikleri bir
şehirdir. Holiness Dalailama’da burada yaşamaktadır. Bu şehre gelen herkes
kendisini evindeymiş gibi hisseder. Dan, ülkelerinde yaşanan talihsiz olaylara
rağmen mutlu olabilen, zamanlarının çoğunu dua ederek ve çok çalışarak geçiren
bu insanları görünce onlar için bir şeyler yapmak istemiş. Ve karşılaştığı bir
Tibetliye, maddi açıdan nasıl yardım edebileceğini sormuş. Tibetli,
Dan’e şöyle yanıt vermiş. “Bizim parasal yardıma ihtiyacımız yok, bize
İngilizce öğret, mühendislik bilgilerini paylaş ki öğrendiklerimizle ayakta
durabilelim”. Dan’ın acılarını dindirmek için geçici çözüm önerisini
ret ederek, yeteneklerini geliştirmeleri konusunda destek vermesini istemeleri
çok bilgece olmuş. Çünkü Dan bu sayede aşk acısını dindirerek kendine başka bir
sevgili yapmış. Tibetliler de acılarına kesin çözüm getirme yolunu seçerek
gerçek mutluluk yolunda ilerlemeyi seçmişler.
Her insan kendi arzu ettiği zaman ve şekilde acısına çare bulur.
Bazıları acılarını son vermek için bilgece seçimler yaparlar. Bazıları da
kafasına göre takılarak daha fazla acı çeker. Mesela başkalarına yardım etmek
söz konusu olduğunda, çoğunuzun önce birçok tavsiyede bulunmayı seçtiğinizden eminim. Çevrenizde acınacak halde olduğunu düşündüğünüz
kişilerin (evsizler, mültecileri vb. gibileri kast etmiyorum) ortak
bir noktaları vardır. Tavsiyelerinizi dinler gibi gözükseler de arkanızı döner
dönmez kendi bildiklerini okurlar. Hatta kendi elleriyle yarattıkları
dramalarının içine ettiğiniz için mümkün olan en kısa zamanda sizden
uzaklaşırlar. Bunu yaparken de sizi incitecek seçimler yapma potansiyelleri
fazladır. Sonuç; Kendinizi çaresiz hissedersiniz. “Acıma, acınacak hale
gelirsin” sözü tam bu duruma uygundur.
Aynı söz, kendinize acıdığınız durumlar için de geçerlidir. Tatsız bir
durumla karşılaştığınızda, olanları, kişiliğinizle özdeştirir. Önce hayal
kırıklılığı ve kızgınlık, sonrasında ise çaresiz hissedersiniz. Kendinize
acımaya başlarsınız. Kendinize acıdığınızda ise bir süre sonra acınacak hale
gelirsiniz. Önce kendi gözünüzdeki değeriniz düşer. Değeriniz düştüğünde sahip
olduklarınıza şükretmemeye başlarsınız. Bu da sizi sevgiden uzaklaşırsınız.
Depresyona girer, rahat nefes alamaz hale gelirsiniz. Böyle bir durumda,
yaşamınıza yeni insanları almak güçleşir. İçinizdeki duygular ortaya çıkmak
için insanları yargılamanız için sizi zorlar. Bir de bakmışsınız, acımasız bir
insan haline gelmişsiniz. Yaşamınız merhamet ve güvenden yoksun bir hale
gelir.
Acılarınıza son vermek için kendinize ve başkalarına acımayı bırakmaktan
başka çareniz yok. “Acımasız” lığa karşı en güçlü silahlarınız
şükretmek, başkalarının acılarından kurtulup mutlu olmalarını dilemek, geçici
çözümleri bir an evvel bırakmaya niyet etmektir. Egonuz mutlaka aksini
söyleyecektir. Bu konuda çok başarılıdır. Fakat bir o kadar da gerçeklerden
uzak yaşar. İnsanları yargılayan da şefkat gösteren de sizsiniz. Hangisini
seçeceğiniz ise sizin bileceğiniz bir iştir.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Nefestr.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder