Bu aralar “Herkes Sevilmeye Değer” düşüncesi üzerine çalışıyorum. Biliyorum ki
gerçekten çok sevdiğimde, çaba sarf etmeden anlayış gösterebiliyorum. Anlayış
göstermek o kadar güzel bir uygulama ki tepkisel olmayı sona erdiriyor. Herkesi
eşit derece de sevmek, ayrımcılığı da ortadan kaldırıyor. Zira ayrımcılık nedense
hep kıskançlık, rekabet, aç gözlülük, üzüntü ve öfke ile sonuçlanıyor. Bu arada
“Herkes Sevilmeye Değer” düşüncesi üzerine
çalışırken dikkat edilecek önemli bir konu var. O da diğerlerinin kölesi haline
gelmemek. Bunun için de herkesin eşit olduğu gerçeğinin göz ardı etmemek gerekiyor.
Zira bugüne kadar hakları ihlal edilen, suiistimal edilen bir kişinin çevresine
ışık saçtığı görülmedi.
Şimdi de bu düşünce üzerinde
çalışırken yakın zamanda başıma gelen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz
ay 25 gün süren sıkı bir meditasyon kampındaydım. Her sabah grup olarak mutlu
olmak ve daha güzel bir yaşamın tohumlarını atmak adına temenni tarzında birkaç
sayfa yazıyı hep birlikte yüksek sesle okuyorduk. Sağ tarafımda Amerikalı bir
kız, sol tarafımda ise Tibetli bir rahibe oturuyordu. Sağ tarafımdaki Amerikalı
kız, metni grup liderinden daha yüksek sesle okuyordu. Bu durum 2., 3., 4. gün öylece
devam etti. Bir müddet sonra Amerikalı kıza sinir olmaya başladım. Güzel bir
amaç için geldiğim bu yerde birisine sinir olmak etik bir davranış değildi. Bunun
için bir şey yapmalıydım. Ve birden zihnime şöyle bir düşünce düşüverdi.
İngilizce benim ana dilim değildi ve bu uygulamaya eve dönünce de devam etmek
istiyordum, Amerikalı kızı dinleyerek telaffuzu zor olan kelimeleri söylemeyi becerebilirdim.
Evet, bu fikir çok hoşuma gitmişti. Ve o andan itibaren sihirli bir şekilde Amerikalı
kızın yüksek sesle okuması doğal gelmeye başlamıştı. Sonra ne oldu dersiniz? O güne
kadar bana selam vermeyen kız öğleden sonraki seansta yanıma oturduktan sonra bana
gülümseyiverdi. “Herkes Sevilmeye Değer”
düşüncesinin mucizesi bu olmalı diye düşünürken zihnime başka bir düşünce daha
düştü. Amerikalı kıza nasıl sinir olduysam o da benim bazı kelimeleri doğru
telaffuz edememe sinir olmuş olabilirdi. Birilerine sinir olmak hali sadece benim
tekelimde olamazdı. Hatta gruptaki diğer insanlardan birkaçı daha bana sinir olmuş
olabilirdi. Farkında olmadan bazılarını üzmüş dahi olabilirdim. Demek ki o ana
kadar kimsenin bana sinir olmayacağına inanıp durmuşum. İyi şeyler yapmayı
arzulayan birisi için bu gerçeğin ortaya çıkması biraz sarsıcı olmuştu. Öte
yandan sinir olduğum diğer insanların da sevilmeye değer olabilecekleri fikri daha
yakın gelmeye başlamıştı. Demek ki yavaş yavaş “ Herkes Sevilmeye Değer” enerjisi içine girmeye başladım.
Eğer ayrımcılık olmasın, birlik bilinci
olsun, hiç acı çekmeyelim diyorsanız, herkesin eşit olduğunu unutmadan, “Herkes
Sevilmeye Değer” olduğunu etüt etmeye siz de başlayın derim!
Her
Daim sevgi ve Işıkla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder