29 Nisan 2012 Pazar

Neden Tepki Veririz?

Tepki verdiğimiz insanların aslında “İçimizdeki Keşfedilmek Üzere Bekleyen Enerjiler” den bizi haberdar eden haberciler olduğunu biliyor muydunuz? Eminim, bu soruya “evet, bahsettiğin bu habercilerden haberim var” şeklinde yanıt verdiğiniz halde, tepki vermekten kendinizi alamadığınız olmuştur. Çünkü doğduğumuz günden beri, duygularını olduğu gibi ifade etmek yerine bastırarak tepki vermeyi seçen bir sürü yetişkin insanla karşılaştık. “Onlar yapabiliyor ise biz de yapabiliriz” diye düşündük ve böylece tepki vermeye başladık. Gel zaman git zaman, bazen tepki verdiğimizde üzüldüğümüzü hatta kendimize kızdığımızı fark ettik. Doğru davranış şekli nasıl olmalıydı? Belki de sadece tanımadığımız kişilere tepki vermeliydik? İşte ben de tam bu tür soruların yanıtını bulmaya çalışırken Michael Brown’un “Var Oluş Süreci” isimli kitabında yer alan “Tepki vermeyi nasıl öğrendiysek onu öğrenmeyi de bırakabiliriz” cümlesi dikkatimi çekti. Önce şöyle bir okudum, yetmedi sonra birkaç kez daha okudum. O günden sonra tepki vermenin altındaki gizi keşfettim. Bu giz, içimdeki çocuktu. Şöyle ki; Tepki verdiğinizde çoğunlukla iki şey gerçekleşir. Biri “Suçlama” diğeri ise “ Kurban olma” halidir. Bu iki hal meydana gelmeden hemen önce içinizdeki çocuk her şeyin başladığı o ilk ana gitmiştir. Geçmişteki o ilk deneyim çok sıkıntılı geçmiştir. O ÇOK ÜZGÜNDÜR, O ÇOK KIZGINDIR, O ÇOK PİŞMANDIR, O ÇOK ÇARESİZDİR. Ve sizi bu durumdan haberdar etmenin yollarını araştırır. Sonunda size ulaşmak için çevrenizdeki insanlardan ilham almaya karar verir. Karşınıza çıkan kişilerin davranışlarını ve söylediklerini değerlendirerek geçmişte ifade edemediği kızgınlık, pişmanlık, üzüntü, çaresizlik hislerinden birini yükseltir. Ve işte o an siz sebepsiz yere karşınızdaki kişiye söylenmeye başlarsınız. Bu aşamaya gelindiğinde yapılacak fazla bir şey yoktur, artık karar verilmiştir ve infaz (Tepki verme) gerçekleşir. Bu durumu bir şey satın almak için sırada beklerken bir kadının önünüze geçmesi durumuna benzetebiliriz. Olay gerçekleştiğinde, hali hazırda mevcut bir sıra olduğunu nazikçe karşınızdakine ifade etmek yerine “ hoop hoop sevgili bayan gözün kör mü? Boşuna mı burada bekliyoruz, adam ol sen de sıraya gir” deyiverirsiniz. Bayan sesinizi duyduğunda etrafına bakınır ve bir sıra olduğunu fark eder. O kadar dalgındır ki sizi fark etmemiştir. Belki de aklı yakında ameliyat olacak eşindedir. Size doğru şaşkınlıkla baktığını görür görmez tekrar söylenmeye başlarsınız. İşte tam o sırada bayanın içindeki çocuk uyanır. Ve sevgili bayan “ Kafam şu aralar çok yoğun, özür dilerim sizi fark etmemişim, “ demek yerine “ -tamam anladık niye bu kadar çok bağırıyorsun nazikçe söylesen olmaz mı? Ben de insanım, benim de senin gibi sevgi, ilgiye ve başkaları tarafından görülmeye ihtiyacım var.” deyiverir. Ve böylece karşılıklı iki tepkileşme gerçekleşir. Aslında orada olan tek şey, iki çocuğun birbiri ile çatışmasıdır. Olaydan sonra her ikiniz de olanlara anlam veremez, “Bu kadar söyleve gerek var mıydı?” diye düşünürsünüz. Ancak “Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” yapılacak bir şey yoktur. Peki, bu ve bunun benzeri olaylardan nasıl korunabiliriz? Ya da içinizdeki çocuğun eksik kalmış hikâyesini nasıl tamamlayabiliriz? İlk önce içinizdeki çocuğun varlığını kabul etmekle başlamalıyız. Aslında onun tek amacı sizin dikkatinizi çekmektir. “mesaj getireni” tamamıyla bir kenara bırakın, hatta onu unutun. Yalnız başına kaldığınızda tepki verdiğiniz o anı ve o anda hissettiğiniz duyguya hatırlayın ve o duyguya odaklanın. Örneğin, “Çok üzgünüm” “Çaresizim” , “Çok kızgınım”, Çok pişmanım” gibi. İçinizdeki o duygunun ne olduğunu tanımladığınız an içinizdeki çocuğun gerçeğini fark etmeye başladığınız andır. O, geçmişteki deneyimi dar bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Geniş resimden bakabilmesi için onun yanında olmanıza ve ona şefkat göstermenize ihtiyacı vardır. Siz şefkat gösterdikçe geçmişten gelen dönüşmemiş enerjiler kendiliğinden bütünleşir. Tepki vermek ateşe benzin dökmeye benzer. Olanın sorumluluğunu almak ise ateşin üzerine su dökmek gibidir. Her neye tepki veriyorsanız bilin ki bu tepkiyi ilk defa vermiyorsunuzdur. Şu an her ne oldu ise geçmişte olan bir şey ile ilgilidir. Duyguların bütünleştirilmesi konusunda derinleşmek isterseniz Michael Brown’un “Varoluş Süreci kitabını okumasını tavsiye ederim. Kitabın içerisinde nefes çalışmalarının da birleştirildiği 10 haftalık bir çalışma da yer alıyor. Hatta onu da yapmanızı tavsiye ederim. Sevgiler Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir. www.yourwishisyourreality.com Sibel.kavunoglu@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder