8 Aralık 2010 Çarşamba

Siz Hangi Hissiniz ?



Algılarımız, dışarının var olma mekaniğini etkiler. Nasıl mı?

Günlük hayatımızda geçmiş deneyimlerin yarattığı bakış açısı ile dışarıdaki objeleri algılar ve bu algıya dayanarak aksiyonlarımızı belirleriz. Bunu yaparken de objenin kendi gerçeğini red eder, ona kendi gerçeğimize uygun bir atama yaparız. Yani bir şekilde objeyi yeniden yaratırız. Sonrasında ise bu yeni yaratım üzerine beklentiler inşa etmeye başlarız. Kendisine yapılan bu atamadan haberi olmayan maktul ise, (yani obje) kendi gerçeğine uygun olarak yaşamını sürdürür. Aradan zaman geçer, yaratımımızın üzerine inşa ettiğimiz beklentilerin gerçekleşmediğini fark ederiz. Önce üzülme hissi gelir, sonra öfke ve kızgınlık hissi yükselir ve sadece bu duyguların frekansında titreşmeye başlarız, bir müddet sonra objeyi suçlamaya başlarız. Bu durum öyle vazgeçilmez hale gelir ki, hayatımızın diğer alanlarını da aynı bakış açısı algılayıp yeniden yaratırız.

Gel zaman git zaman, sevgi ve huzuru özler hale geliriz. Mutlu olmak isteriz. Ama yine de ne kadar şanssız olduğumuzdan dem vurur belki de arabesk bir yaşama yöneliriz. Mutlu olacağımızı varsaydığımız aksiyonları alırız. Örneğin; Seyahate gidersem, sevgilim olur ise çok mutlu olabilirim diye düşünürüz. Seyahate gideriz, sevgilimiz olur .., başta kendimizi iyi hissetsek te bir türlü mutluluk halini hissedemeyiz. Buradaki sorunun kaynağı gerçekçi olmayan beklentilerden kaynaklanan üzüntü, öfke, kızgınlığın hala kendi gerçeğimizi oluşturuyor olmasıdır. Hal böyle iken mutluluk ve sevginin bize ulaşması zorlaşır. Hem kızgınlık!!!!, hem mutluluk!!!! ikisinin bir arada yaşadığı peri masallarında dahi görülmemiştir. Yukarı mahalle, aşağı mahallede gezinerek bulunmaz. Mutluluk, sevgi, huzur; yüksek bir frekansta yani yukarı mahallede yaşarlar. Eğer tohumlarınızdan güzel çiçeklerin çıkmasını istiyorsanız yukarı mahallede büyüyüp gelişmeyi seçmelisiniz. Yukarı mahalledekiler çok yumuşak ve sakindirler. Onları çağırmak için öncelikle onların anlayacağı dilden ve uygun ses tonu ile konuşmalı ve onların gezindikleri yerlerde daha fazla zaman harcamalısınız. Nerelerde olabileceklerine dair sürekli kafa yormalısınız.

Hislerimiz, onların bulunduğu mahalleyi bulmamıza yardımcı olabilir. Sevgi ve mutluluğa ulaşabilmek için öncelikle sevgi ve mutluluk duygusunu tanıyor olmalıyız. Sahip olduğunuz tohumlardan güzel çiçeklerin açmasını niyetliyor olmalısınız. İşte bunun için de herhangi bir aksiyon almadan mutluluk, sevgi ve şevkati nasıl hissedebileceğinize odaklanmalısınız. Yani bir şekilde o his olmalısınız. Bu tıpkı ulaşmak istediğiniz yere gidebilmek için önceden koordinatları belirlemek gibidir. Bunun için de öncelikle hangi his olacağınıza karar verin, Huzur mu?, Sevgi mi ? Mutluluk mu?, Şevkat mi ?, …….. Ve hissetmeye başlayın. Diyelim ki herhangi duygu olmaya karar verdiniz. Mesela bu duyguyu geçmişte yaşadığınız anılardan çağırıp bedeninizde hissetmeye başlayabilirsiniz. Eğer hatırlamıyorsanız; hatırlamış olsaydınız bu duygu neye benzerdi? onu imgeleyin. Örneğin şevkat duygusu olmak istiyorsanız; yeni doğmuş bir bebeğin minicik elini annesine doğru uzatışı ile birlikte parlak gözler ve sihirli gülümsemeyle annesine bakışını imgeleyin veya ilk defa yürümeye başlayan çocuğunu izleyen anneyi hayal edin. O annenin bedeni olun ve annenin bedenindeki sıcaklığı hissedin. Veya küçük bir kedi yavrusunu düşünün. Ve şevkat duygusunun bedeninizde yayıldığını hissedin. Ve orada bir müddet kalın.

Sonra geriye çekilip kendinize “biraz önce bu his olduğumda; aklımdan yargılama, mutsuzluk, öfke, kritize etme ihtiyacı yükseliyor mu?” sorusunu sorun. Yanıt, kocaman bir “ HAYIR “ olacaktır. Şevkati hissetmeye, mutlu olmaya istekli iseniz, bu küçük çalışmayı kendinize rağmen yapın ve hissedin; yaşamınızda her ne zaman kızgınlığın, öfkenin yükseldiğini hissederseniz hemen olmak istediğin hissi hatırlayıp o hissi kızgnlığa ve öfkeye gönderin, Deneyin, bakalım neler olacak?

Bu hisler uzun zamandır sizi bekliyorlar. Çok bekletmeyin…!!!!

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder