Bizi zorlayan deneyimler olduğu gibi zorlamayanları da
var. Acaba zorlamayanların arkasında
yatan sır ne olabilir?
Aslında bu sorunun yanıtı çok basit. “Bizi zorlamayan
her ne ise, nedense her zaman en çok sevdiğimiz çıkar” Örneğin, bazısı spor yapmaya bayılır, bazısı
ise” işin mi yok abi, 2 saat spor yap
sonunda x kadar kalori kaybet, hababam terle, duş al, saçını kurut, giyin, bir
sürü angarya” şeklinde fikir
yürütür. Aslında sporu zor yapan spor değildir. Sporun çevresinde geliştirilen düşünceler
onu çekilmez hale getirir. Aksine spor yapmayı seven biri, öğlen tatilinden, sabah uykusundan fedakarlık ederek spor yapmak için zaman yaratır. Çünkü onun
için spor bir yana, diğerleri bir yanadır. Benzer durum, hayatımızdaki kişiler
için de geçerlidir. Bazıları sadece“
Nasılsın” der, ama biz “ Hadi ya,
nerden çıktı şimdi bu! bu da sorulacak soru mu, kardeşim” şeklinde tepki
veririz. Tepkinin sebebi o kişiyi diğerlerine göre daha az seviyor olmamızdır. Aksi
kategoride olanların ise hiçbir hareket ve sözünden etkilenmeyiz. Çünkü her
zaman “Gülü seven dikenine katlanır”.
Zorlandıklarımız ve zorlanmadıklarımız şeklinde bir liste yapacak olsak, zorlanmadıklarımız
en çok sevdiklerimiz, zorlandıklarımız ise en az sevdiklerimiz çıkacaktır. Şimdi
bazılarınız “evet bunu zaten biliyoruz,
yeni bir şey söylemiyorsun“ diyor olabilir. Evet, yüzde yüz haklısınız,
yazdıklarım yeni bir şey değil. Ancak, bugün, sırf zorlandınız diye arzu ve isteklerinizin
önündeki engeli aşamadığınızda, engel olarak gördüğünüz her ne ise onu
sevmekten başka çareniz olmadığına dikkatinizi çekmek ve bu engelleri aşabilmek
için neler yapabilirsiniz ondan bahsetmek istiyorum.
Diyelim ki; bir grup insanla birliktesiniz. Grubun
içinden birisi herhangi bir konu hakkındaki fikrini paylaşıyor. Diyelim ki siz bu
fikre katılmıyorsunuz. Bunu ilan etmek için can attığınızı fark ettiğiniz an, “şefkatte
kalmayı “ deneyin ama bu seçiminizde
kararlı olun. Sonuç ne mi olacak? Tabii
ki işiniz kolaylaşacak. Ya konuşan kişi lafını tamamlamadan size söz hakkı
tanıyacak ya da konuşmasını bitirdikten sonra sizi dikkatlice dinlemeye
başlayacaktır. Aksi durumu yani “ şimdi
rekabeti denemek istiyorum” ’u seçtiğinizde ise işlerin zorlaştığı zona adım
atmış olursunuz. İşte bu da halk arasında “Kendi
kazdığı kuyuya düşmek” şeklinde tanımlanır. Peki, bu zondan nasıl çıkılır?
Bol bol pratik yaparak!
Daha önce “nefes
farkındalığı” çalışması yaparak belli bir seviyeye geldiyseniz, işiniz çok
kolay! Artık” Nefes Farkındalığı” ‘nı
size katma değer yaratacak şekilde kullanmanın tam zamanı. Yukarıda yazdıklarımı tekrar okuyun ve hayal gücünüzün
süzgecinden geçirin. “ Şefkatin gücünü”
kullanarak hayatınızı nasıl kolaylaştıracağınızı keşfedin. Örneğin;
-
Geçmişte aranızın çok iyi olmadığı bir
kişi ile yaptığınız bir konuşmayı hatırlayın. Konuşma sırasında “rekabet” mi? Yoksa “ şefkat”
mi hâkimdi? Rekabet hâkim oldu ise sonuç ne oldu? Nasıl hissettiniz? Şefkat
olsaydı aynı konuşma nasıl sonuçlanırdı? Rekabetteyken mi? Yoksa şefkatteyken
mi? Yaşam daha kolay? Hangisindeyken daha iyi hissedersiniz? (**)
Ya da başka bir örnekte;
-
Yapmakta zorlandığınız bir şeyi sevmiş
olsaydınız yaşamınızın nasıl olabileceğini hayal edin. ( illa sevin demiyorum, sadece sevdiğinizi varsaydınız yaşamanız nasıl
olurdu?) (**)
Hadi deneyin…”Kolay
yaşamanın yolu, her ne ise ona şefkat duymaktan geçer” söylevinin doğru olup
olmadığını “Nefes Farkındalığı” ile araştırın. ( sırtınız dik olacak şekilde oturun, bedeninizi rahatlatın, tüm
kaslarınızın gittikçe rahatladığını hissedin. Burundan birkaç derin nefes alın.
Bir müddet nefesinize odaklandıktan sonra sorulara geçin ve yanıtların
gelmesini bekleyin. Gelen yanıtlara odaklanın. Çalışmanızın sonunda çıkan
sonucu yaşamınızda uygulamaya niyet edin. – Detaylı bilgi için, Diren Gerçeğim
ve Nefes Farkındalığı- I Nefesle Bir Olma başlıklı yazıya göz atabilirsiniz)
Her Daim Sevgi ve Işıkla
(**)
Bu çalışmayı birkaç kez yapın. Çünkü her defasında değişik şeyleri fark
edeceksiniz. Ne kadar derinleşirseniz hayatınıza yansıması da o kadar
kuvvetlenecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder