23 Mayıs 2011 Pazartesi

Perilerin Dünyaya Nasıl Geldiğini Biliyor Musunuz?

Bir önceki yazımda Alice Harikalar Diyarından bahsetmiştim. Alice’ten bahsedince Tinker Bell’den bahsetmemek olmazdı. Hele bir de geçen akşam rüyama minik yeşil elbiseli erkek bir peri girmiş ise. Belki de Tinker Bell’in hikayesini sizlerle paylaşmam için rüyama girmiştir. Tinker Bell’in şu an piyasada 3 farklı DVD si satılıyor. Bu yazımda beni en çok etkileyen minik peri Tinker Bell’in dünyaya gelişinin anlatıldığı ilk hikayeden bahsetmek istiyorum.

Perilerin Dünyaya Nasıl Geldiğini Biliyor Musunuz?

Perilerin dünyaya gelişi, yeni doğan bebeğin ilk gülümsemesi ile gerçekleşirmiş. Bizim Tinker Bell’de İngiltere’de yeni dünyaya gelen bir bebeğin ilk gülümsemesiyle doğar. Tinker Bell, doğduğunda biraz şaşkındır , etrafında kulakları tuhaf şekilli, kanatları olan, rengarenk elbiseli bir sürü yaratık gülümseyerek kendisine bakmaktadır. Bu akşam özel bir akşamdır. Tinker Bell’in hangi topluluğa dahil olacağı belirlenecektir. Periler dünyasında perilerin ait olacağı grup yeteneklerine göre belirlenmektedir. Tinker ‘in etrafında yuvarlak mantara benzer bir alan belirir. Periler Kraliçesi seramoniyi başlatır başlatmaz mantar alanın kenarında değişik semboller beliriverir. Bazıları çok dikkat çekicidir. Tinker teker teker hepsinin önünden geçer. Bazılarına dokunduğunda sembol canlılığını kaybetmekte ve yok olmaktadır. Bu durum Thinker’in bu sembolü temsil eden yeteneğe sahip olmadığını göstermektedir. Semboller arasında dolaşan Thinker, çekiç sembolünün durduğu bölüme gelince , bu bölümden hızla geçer zira çekicin hiçbir parlaklığı yoktur, görünümü ise çok basittir. Ama Tinker uzaklaştıkça, çekiç peşinden gelmeye devam eder, Tinker kaçtıkça ona daha çok yaklaşır. Periler Kraliçesi arkasından gelen çekiç konusunda Tinker’ı uyarır. Tinker sonunda çekici eline alır. Tinker çekice dokunur dokunmaz Tinker!in etrafında şimdiye kadar görülmemiş parlaklıkta ışık demeti etrafa saçılır. Diğer perilere bu durum Thinker’in tamir konusunda üstün yeteneği olduğunu göstermektedir. Tamirci perilerden olmak Thinker’in hiç hoşuna gitmemiştir. Çok ama çok mutsuzdur.

Zaman geçer , bu arada dünyada kış mevsimi süre gelmektedir. Tüm Periler doğayı bahara hazırlamak için durmadan çalışmaktadır. Günlerden bir gün Thinker, mevsim dönüşümlerinde yapılan değişikleri dünyaya götüren ekipte tamirci perilerin olmadığını öğrenir ve bu kural Thinker’in hiç hoşuna gitmez. Oysa ki Thinker, uzak diyarları keşfetmeyi çok ama çok arzulamaktadır. Dünyaya gidebilen perilerin olduğu takıma girmek ve Dünyaya onlarla birlikte gidebilmek için farklı yetenekler geliştirmesi gerektiği düşünür ve yeni yetenekler geliştirmek için çalışmalara başlar. Ancak bir türlü diğer perilerin yaptıkları hiçbir işte başarılı olamaz.
Bu arada bu çabaları seyreden ve aslında Thinker’ı hiç çekemeyen rüzgar perisi ona bir oyun oynamaya karar verir. Kendisine tuzak kurulan iyi niyetli Tinker maalesef Rüzgar perisinin oyununa gelir ve tüm perilerin katıldığı bahar mevsimi hazırlıklarının hepsinin tamir edilmeyecek şekilde bozulmasına sebep olur. Bahar mevsiminin başlamasına 2 gün kala bütün hazırlıkları mahvolan Periler çılgın gibi durumu düzeltmeye çalışsalarda başaramazlar zira son 2 gün içinde tüm hazırlıkların bitirilmesi neredeyse imkansızdır. Periler komitesi bu sene Bahar mevsiminin geciktirilmesine karar verirler. Bu kararı duyan Tinker kendi yüzünden yaşanan bu duruma çok ama çok üzülür. Durumu telafi etmek için neler yapabileceğini düşünürken birden Çekici ve Tamirci Peri olduğu aklına gelir ve hemen işe koyulur. Tinker doğal yeteneğini kullanarak 2 gün içinde bahar hazırlıklarının tamamlanmasını sağlayacak ekipmanları üretir ve hazırlıkları tamamlar .
Bu durumda karşısında Periler Kraliçesi ve diğer tüm periler çok mutlu olur. Bu yıl da neyse ki Bahar mevsimi tam zamanında dünyaya gelecektir. Tinker büyük başarısına rağmen hatasının farkındadır. Tam cezalandırılacağını beklerken Periler Kraliçesi, Thinker’ı üstün çabalarından dolayı bu yılki Bahar Mevsimi hazırlıklarına diğer periler ile birlikte dünyaya gitmesine izin verir. Tinker bu karara çok sevinir. Artık bu durumdan kendisini kurtaran daha önceleri mutsuz eden yeteneğine sahip çıkmaya karar vermiştir. Artık ait olduğu gruptan çok memnundur.

Tinker Bell’in hikayesi her çocuk hikayesi gibi mutlu bir sonla biter. Aslında bizim için de durum hiç farklı değildir. Sahip olduklarımızı ve yapabileceklerimizi hep göz ardı ederiz. Kendimizi anlamak, kendi gücümüzü keşfedip sınırlarımızı aşmak yerine başkalarına ait olana özeniriz. Bize ait olmayan hedefler belirleriz. Bize ait olmayanların gerçekleşmesi ise zaman alır ya da hiç gerçekleşmez. Bu durum hayatımızda hayal kırıklılıkların oluşmasına sebep olur. Başımıza gelenleri yeni deneyimlerimize referans olarak alır, yeninin hayatımızda yaratacağı güzelliklerden kendimizi mahrum bırakırız.

Gerçekten mutlu olabilmek için önce kendimizi tanımalı, yapabileceklerimizi keşfetmeli, keşfettiklerimizi de benimsemeliyiz. Keşfettiklerimizin bazıları hoşumuza gitmeyebilir. Onları onaylamasak ta kabul etmeyi seçebiliriz. Görmezden gelirsek bizi mutsuz eden deneyimleri tekrar tekrar yaşıyor hale gelebiliriz. Her defasında canımız daha da acır. Canımız acır ise biz de başkalarının canınızı acıtırız. Aslında kötü şeyler yaptığımızda bizi cezalandıran mekanizmalar yoktur. Başkalarını her acıttığımızda kendimizi acıtıyoruzdur. Yani ne ekiyorsak onu biçiyoruzdur. İçimizdeki kayıt makinesinde kayıtlar arttıkça daha da rahatsız oluruz. Gittikçe öfkemiz artar. Öfke nefret haline geçer ise hasar daha da artabilir. İşte bu durumda canını acıttığımız kimselerin bizi affetmesi dahi işe yaramaz burada önemli olan sizin kendinizi affetmenizdir.

Kendi yeteneklerini bilmek, kendini tanımak , sahip olduklarımız için şükran duymak önümüzdeki yeni kapıların açılmasına sebep olur. Bu da onlarla var olduğumuzu zannettiğimiz eski alışkanlıklarımızın, bakış açımızın değişmesi demektir ki bu da bayağı zorlayıcı olabilir. Ancak sonuçta özgürlük ve mutluluk bizi beklemektedir.


Önemli olan kendi öz yetenekleriniz doğrultusunda yeni kapıların açılmasına siz ne kadar hazırsınız ?

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder