Bilinç, algı, düşünme, yargılama ve belleğin
bütünü, zihni oluşturur. Bunların her biri insan yaşamındaki hayal, takdir gücü
(tanıma), hisler, tutum ve eylemlerin kaynağıdır. Kişi nesne ile karşılaştığında
zihindeki bilgilere dayanarak takdir gücünü kullanır ve nesneyi tanımlar. Bu
tanıma göre önce hisler sonra da eylemler oluşur. Takdir gücünün doğru kullanılmadığı durumlarda
doğal olarak eylemler de yanlış olacaktır.
Eylemlerle ilgili önemli bir şey var ki o da, kim
olduğumuzu belirlemeleridir. Aslında mekanizma çok basittir. Zihindeki tema
mutluluk ise mutlu, çaresizlik ise çaresiz, öfke ise öfke temalı eylemlere
yöneleceğiz. “Ben ne söylersem
söyleyeyim, ne yaparsam yapayım, sen kendi bildiğini okuyorsun” dediğinizde
karşınızdakinin söylediklerinize anlam verememesinin sebebi ikinizin de zihninde
aynı durum için farklı bilgiler olmasıdır. Zihinde var olanı sorgulamadığımız
sürece bu durum böyle devam edecektir.
Arada bir hayattan çok sıkıldığınızı düşünmenizin sebebi sürekli
zihinde var olan bilgiye göre yaşadığınız içindir. Kendi kafanıza göre takılmaya
devam ettiğiniz sürece sıkılmaya devam edeceğiniz kesin. Bu noktada bilge bir
hocanın bir lafını paylaşmak istiyorum. “Evrende
iki tür varlık sıkılmaz. Biri Buddha, diğeri ise sürekli aynı otlakta otlayan
inek.”
Zihnin bu mekanizmasını, pozitif yönde kullanmak yani zihnin
bakımını yapmak ona sahip olanın sorumluluğundadır. Bu konuda bir şeyler
yapmadığımız sürece kendimizi gerçeği görmekten, hissetmekten, dokunmaktan
alıkoymaya devam edeceğiz. Hatta, barışı, sevgiyi ve şefkati anlamakta
zorlanacağız.
Bir sonraki yazımda zihne bakım yapmanın neleri
gerektirdiğinden bahsedeceğim.
Her daim sevgi ve ışıkla
Sibel Kavunoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder