3 Ağustos 2015 Pazartesi

Birini Seç ve Diğeriyle Savaş



Ya benim statüm değişirse, ya biri beni kötü duruma düşürürse, ya o kazanırsa, ya ben kaybedersem, ya beni köşeye sıkıştırırsa, ya bana izin vermezse, ya bana küserse, ya beni sevmezse, ya beni suiistimal ederse......... “ şeklinde endişeleniriz. Bu tür endişeler kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanır.  Çare olarak ta güçlü ve çevresi geniş olan insanlarla dost olmak, “in” ‘lere takılmak, “out”’lardan uzaklaşmak, zenginmiş gibi yapmak, gerekirse boş boş konuşmak..... gibi aktivitelere yöneliriz. Bu aktiviteler de çok mutlu etmezler. Bunun üzerine “Böyle Geldi, Böyle Gider” sloganına sıkı sıkıya sarılırız.  Taraf seçme, belli bir yere ait olmak hali kasıp kavurur. İçimizden bir ses “ hadi birini seç ve diğeriyle savaş” der.

Kadim bilgilere başvurduğumuzda ise “orta yol”  sloganı çıkar karşımıza... Orta yolda kalmaya çalışsak ta bir müddet sonra herhangi bir tarafı savunurken buluruz kendimizi..

Şu aralar içimdeki ses şöyle diyor. “Kendini korumak yerine sahip olduğun sevgiyi koru” Fakat bunu yapmak o kadar kolay olmuyor. Çoğunlukla önüme iki engel çıkıyor. Birisi, zihnimin her şeye anlam verme tutkusu, diğeri ise fikirlerimi paylaşmaya olan tutkum. Bu ikisi olduğu sürece sahip olduğum sevgiyi korumayı beceremiyorum. Fakat olsun en azından böyle bir ipucundan haberim var. Şu anki durumum düne göre daha rahatlatıcı... Çünkü niyetime yaklaşmak için bir ümidin peşinden koşuyorum. Öbür gün başka bir ümit belirecek, diğer bir gün başkası... Ta ki zihnim olanlara anlam vermeyene dek....Ta ki konuşulacak bir şey kalmayana dek....

Kendinizi korumayı bırakıp sahip olduğunuz sevgiyi korumaya ne dersiniz? Hatta bugünden itibaren her geçen gününüzü gözden geçirin,  sahip olduğunuz sevgiyi koruma notu verin kendinize....

Son olarak Halil Cibran’ın “ ermiş” isimli kitabında “Aşk Üstüne” yazdıklarını  paylaşmak istiyorum.


“Aşk Üstüne
Aşk sizi çağırdığı zaman izleyin onu, yolu çetin ve sarp olsa da
Ve kanatlarıyla sizi sardığında, kendinizi ona teslim edin
Tüylerinin içine gizlenmiş keskin bir kılıç gibi sizi yaralayacak olsa da
Ve aşk sizinle konuştuğunda inanın ona,
Sesi kuzey rüzgarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi, düşlerinizi dağıtsa da
Aşk sizi taçlandırırken, çarmıha da gerebilir. Hem büyütür hem budar sizi
Yükselip tepenize, güneşte titreyen en körpe dallarınızı okşadığı gibi,
Alçalıp köklerinize, toprağa sıkı sıkı tutunan bağlarınızı sarsabilir de
Ve buğday demeti gibi bağrında birleştirir sizi.
Kabuklarınızdan soyup çıplak bırakır.
Apak edinceye kadar öğütür. Kolay biçim alacak kadar yoğurur
Ve sonra koyar sizi kutsal ateşine, Tanrı’nın kutsal şöleninde okunmuş ekmek oluncaya kadar

Aşk bütün bunları siz yüreğinizin sırlarına ererseniz ve bu bilgiyle Hayat’ın Yüreğinin bir parçası olasınız diye yapacaktır.
Ama eğer siz korkuya kapılıp, sadece aşkın güvencesini ve hazzını isterseniz, çıplaklığınızı örtüp aşkı Harmanını terk edin daha iyi.
Güleceğiniz, ama doyasıya gülemeyeceğiniz ve ağlayacağınız ama tüm gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz mevsimleri olmayan bir dünyaya dönün.
Aşk kendinden başka bir şey vermez ve kendinizden başkasından da almaz.
Aşk ne sahip olur ne de sahip olunur.. Çünkü aşk yeter aşka
Sevdiğiniz zaman “Tanrı yüreğimdedir” demeyin, “Ben Tanrı’nın yüreğindeyim” deyin.
Ve aşka yol çizebileceğinizi düşünmeyin, çünkü aşktır size yol gösterecek olan, sizi kendine layık bulursa eğer.
Aşkın bir arzusu yoktur kendini gerçekleştirmekten başka
Ama seviyorsanız ve vazgeçmiyorsanız arzulardan, şöyle olsun arzularınız:
Su olup akmak, şarkısını geceye söyleyen bir dere gibi.
Tanımak salt şefkatin acısını
Bizzat kendi aşk anlayışınızla yaralanıp
Kanamak bilerek ve isteyerek
Yeni bir aşk gününden dolayı Tanrı’ya şükrederek uyanmak kanıtlanmış bir yürekle şafak vakti;
Aşkın coşkusu üzerine düşünerek dinlemek söyleyin;
Akşam vakti şükranla eve dönmek;
Ve sonra yüreğinizde sevgilinize bir dua ve dudaklarınızda bir ilahiyle dalmak uykuya..”

Her Daim Sevgi ve Işıkla
sibel.kavunoglu@gmail.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder