Ya benim statüm
değişirse, ya biri beni kötü duruma düşürürse, ya o kazanırsa, ya ben
kaybedersem, ya beni köşeye sıkıştırırsa, ya bana izin vermezse, ya bana
küserse, ya beni sevmezse, ya beni suiistimal ederse......... “ şeklinde
endişeleniriz. Bu tür endişeler kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanır. Çare olarak ta güçlü ve çevresi geniş olan insanlarla
dost olmak, “in” ‘lere takılmak, “out”’lardan uzaklaşmak, zenginmiş gibi
yapmak, gerekirse boş boş konuşmak..... gibi aktivitelere yöneliriz. Bu aktiviteler
de çok mutlu etmezler. Bunun üzerine “Böyle
Geldi, Böyle Gider” sloganına sıkı sıkıya sarılırız. Taraf seçme, belli bir yere ait olmak hali
kasıp kavurur. İçimizden bir ses “ hadi birini
seç ve diğeriyle savaş” der.
Kadim bilgilere başvurduğumuzda ise “orta yol” sloganı
çıkar karşımıza... Orta yolda kalmaya çalışsak ta bir müddet sonra herhangi bir
tarafı savunurken buluruz kendimizi..
Şu aralar içimdeki ses şöyle diyor. “Kendini korumak yerine sahip olduğun sevgiyi koru” Fakat bunu
yapmak o kadar kolay olmuyor. Çoğunlukla önüme iki engel çıkıyor. Birisi, zihnimin
her şeye anlam verme tutkusu, diğeri ise fikirlerimi paylaşmaya olan tutkum. Bu
ikisi olduğu sürece sahip olduğum sevgiyi korumayı beceremiyorum. Fakat olsun
en azından böyle bir ipucundan haberim var. Şu anki durumum düne göre daha
rahatlatıcı... Çünkü niyetime yaklaşmak için bir ümidin peşinden koşuyorum. Öbür
gün başka bir ümit belirecek, diğer bir gün başkası... Ta ki zihnim olanlara
anlam vermeyene dek....Ta ki konuşulacak bir şey kalmayana dek....
Kendinizi korumayı bırakıp sahip olduğunuz sevgiyi
korumaya ne dersiniz? Hatta bugünden itibaren her geçen gününüzü gözden geçirin,
sahip olduğunuz sevgiyi koruma notu
verin kendinize....
Son olarak Halil Cibran’ın “ ermiş” isimli kitabında “Aşk
Üstüne” yazdıklarını paylaşmak
istiyorum.
“Aşk Üstüne
Aşk
sizi çağırdığı zaman izleyin onu, yolu çetin ve sarp olsa da
Ve
kanatlarıyla sizi sardığında, kendinizi ona teslim edin
Tüylerinin
içine gizlenmiş keskin bir kılıç gibi sizi yaralayacak olsa da
Ve
aşk sizinle konuştuğunda inanın ona,
Sesi
kuzey rüzgarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi, düşlerinizi dağıtsa da
Aşk
sizi taçlandırırken, çarmıha da gerebilir. Hem büyütür hem budar sizi
Yükselip
tepenize, güneşte titreyen en körpe dallarınızı okşadığı gibi,
Alçalıp
köklerinize, toprağa sıkı sıkı tutunan bağlarınızı sarsabilir de
Ve
buğday demeti gibi bağrında birleştirir sizi.
Kabuklarınızdan
soyup çıplak bırakır.
Apak
edinceye kadar öğütür. Kolay biçim alacak kadar yoğurur
Ve
sonra koyar sizi kutsal ateşine, Tanrı’nın kutsal şöleninde okunmuş ekmek
oluncaya kadar
Aşk
bütün bunları siz yüreğinizin sırlarına ererseniz ve bu bilgiyle Hayat’ın
Yüreğinin bir parçası olasınız diye yapacaktır.
Ama
eğer siz korkuya kapılıp, sadece aşkın güvencesini ve hazzını isterseniz,
çıplaklığınızı örtüp aşkı Harmanını terk edin daha iyi.
Güleceğiniz,
ama doyasıya gülemeyeceğiniz ve ağlayacağınız ama tüm gözyaşlarınızı
dökemeyeceğiniz mevsimleri olmayan bir dünyaya dönün.
Aşk
kendinden başka bir şey vermez ve kendinizden başkasından da almaz.
Aşk ne sahip olur ne de sahip olunur.. Çünkü aşk yeter
aşka
Sevdiğiniz
zaman “Tanrı yüreğimdedir” demeyin, “Ben Tanrı’nın yüreğindeyim” deyin.
Ve
aşka yol çizebileceğinizi düşünmeyin, çünkü aşktır size yol gösterecek olan,
sizi kendine layık bulursa eğer.
Aşkın
bir arzusu yoktur kendini gerçekleştirmekten başka
Ama
seviyorsanız ve vazgeçmiyorsanız arzulardan, şöyle olsun arzularınız:
Su
olup akmak, şarkısını geceye söyleyen bir dere gibi.
Tanımak
salt şefkatin acısını
Bizzat
kendi aşk anlayışınızla yaralanıp
Kanamak
bilerek ve isteyerek
Yeni
bir aşk gününden dolayı Tanrı’ya şükrederek uyanmak kanıtlanmış bir yürekle
şafak vakti;
Aşkın
coşkusu üzerine düşünerek dinlemek söyleyin;
Akşam
vakti şükranla eve dönmek;
Ve
sonra yüreğinizde sevgilinize bir dua ve dudaklarınızda bir ilahiyle dalmak
uykuya..”
Her Daim Sevgi ve Işıkla
sibel.kavunoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder