Evrenden, Allahtan, Tanrıdan, Kaynaktan; onu ne
şekilde tanımlıyorsanız, bizim için bir şeyleri gerçekleştirmesini
isteriz. İstemek güzeldir. Ancak isteklerimizin
ne tür sonuçlar doğuracağını bilmek bir o kadar da önemlidir. Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için
geçen yaz başımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.Evrenden, Allahtan, Tanrıdan, Kaynaktan; onu ne
şekilde tanımlıyorsanız, bizim için bir şeyleri gerçekleştirmesini
isteriz. İstemek güzeldir. Ancak isteklerimizin
ne tür sonuçlar doğuracağını bilmek bir o kadar da önemlidir. Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için
geçen yaz başımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Uzun zamandır
Şanlı Urfa’daki Göbekli Tepe’yi ve dünyanın ilk üniversitesinin inşa edildiği Harran
ilçesini gezmek istiyordum ve nihayet geçen yaz bu isteğimi gerçekleştirdim. Urfa’da
kaldığım otel personellerinden Kadir, kiralık araç arayışımı fark edince, gitmek
istediğim yerlere kendi özel aracı ile götürmeyi teklif etti. Ücret konusunda
anlaştıktan sonra Kadir ile birlikte yola koyulduk. Yolda giderken Kadir, Hz.
Eyüp’ün türbesini ziyaret etmemiz konusunda ısrar etti ve çaresiz türbenin
yoluna saptık. Türbeye giderken Kadir, Hz. Eyüp’ün hikâyesini anlattı. Hikâye
şöyleydi;
Sabrın
sembolü olarak bilinen Hz Eyüp, herkes tarafından çok sevilen, varlık sahibi bir
adammış. Ancak şeytanın Hz Eyüp’ün sabrı ile ilgili şüpheleri varmış. Allah,
sevgili kulunun sabrını kanıtlamak için önce doğal bir afet yaratmış. Doğal
afet esnasında Hz Eyüp, ailesi ile tüm malını, mülkünü kaybetmiş. Doğal afetin
arkasından Hz Eyüp, çaresi olmayan bir hastalığa yakalanmış. Hastalıkla
birlikte Hz Eyüp’ün bedeninde kurtlar belirmeye başlamış. Hz Eyüp, başına
gelenleri “O verdi, o alıyor” şeklinde yorumluyormuş. Hatta Allah’ın bedenini,
kurtların rızık yeri olarak belirlediğine inandığı için bedeninden düşen
kurtları tekrar bedenine yerleştiriyormuş. Bir müddet sonra kurtlar bedeninde
iyice yayılmışlar öyle ki Hz. Eyüp’ün kalbine yaklaşmaya başlamışlar. Bunun
üzerine Hz Eyüp, “Ey güzel Allah’ım, ben
sana kalbimle ibadet ediyorum, sana ibadet etmeme izin ver, bana kalbimi
bağışla ” şeklinde dua etmeye başlamış. Allah, tüm bu olanlardan sonra Hz.
Eyüp’ün sabrını ispatladığını düşünmüş ve Hz. Eyüp’e “ üç
adım at ve sonra sağ ayağınla yere vur çıkan su ile bedenini yıka” demiş.
Hz Eyüp, Allah’ın dediğini uygulayarak üç adım atıp sağ ayağını yere vurmuş ve
yerden su çıkmış. Hz. Eyüp, yerden çıkan
suyla bedenini yıkadıkça bedeni kurtlardan arınmış, bedeni arındıkça gençleşmiş,
eskisi gibi yakışıklı bir adam haline gelmiş. İlerleyen günlerde tekrardan
evlenip bir sürü çocuk sahibi olmuş, eskisi gibi huzur içinde yaşamına devam
etmiş.
Bu güzel
hikâyeyi dinledikten sonra ben de Hz. Eyüp’ün dua ettiği yere giderek sabrı tüm
yanları ile öğrenmeyi diledim. Dua ettiğim günün akşamı Kadir gecesiydi. Sonra ne oldu dersiniz?
O gün,
Kutsal olarak bilinen balıklı gölden otele dönerken içinde normalde olması
gerekenden daha fazla paranın olduğu cüzdanım çalındı. Günlerden cumartesiydi
ve ben kredi kartsız, kimliksiz, parasız, pulsuz bir şekilde öylece
kalıvermiştim. Bir an evvel bir şekilde para sorunumu halletmem gerekiyordu. Aklıma
güzel bir fikir geldi. Hesabımın olduğu bankanın ATM ‘in önüne giderek para
çekmek için gelen Urfa’lıları bekledim.
Amacım, call center aracılığıyla ATM kartı olan kişinin hesabına havale
yaparak banka hesabından benim için nakit para çekmesini talep etmekti.
Maalesef hiçbir Urfalı bu işlemi yapmaya ikna olmadı. Bunun üzerine aynı
bankada çalışan kuzenimle irtibata geçmeye karar verdim. Kuzenim, Şanlı Urfa
şubesinin personeli ile irtibata geçti ve sevgili Şanlı Urfa şubesi banka
personeli yarım saatlik yoldan gelerek ihtiyacım olan parayı bana teslim etti.
Otele
döndüğümde, bu durum neden başıma geldi,
nasıl bir ders almalıyım diye düşünürken bir şeyi fark ettim. Bugün olanlar sırasında hiç telaşlanmamış,
olanı olduğu gibi kabul edip sakince bir çıkış yolu bulmuştum. Ne ATM’den para
çekme teklifimi kabul etmeyen Urfa’lılara ne de cüzdanımın çalındığını
bildirdiğimde alakasız sorular soran polislere kızmıştım. Enteresan bir sabır
deneyimi yaşamıştım. Sanırım duam kabul görmüştü. Yine de bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum.
Ertesi
sabah “ Nefes farkındalığı” çalışmamı
yaparken beklediğim yanıt geldi. Bir önceki gün Hz Eyüp’ün hikâyesinden esinlenerek
sabrı öğrenmeyi dilemiştim. Geçmişte bir
takım kayıplarım olmuştu ve her seferinde sabırla tekrar ayağa kalkabilmiştim. Geçmiş
deneyimlerin bana sabrın ne anlama geldiğini çok güzel öğretmişti. Yaşadıklarım
yeterli değil miydi?
Ayrıca Hz.
Eyüp, güçlü ve seçilmiş bir kişiydi, o gücüne karşılık sabır deneyimleri de çok
güçlü olmuştu. Ben onun kadar güçlü ve seçilmiş bir insan değildim ki, sanırım bir
şeyler isterken haddimi bilmeliydim. Yani kendi etime buduma uygun deneyimleri
dilemeliydim. Başıma gelenler benim için güzel bir ders olmuştu. Allahtan, evrenden bir şeyler isterken her
şeyi baştan öğrenmek yerine geçmişte nasıl ayağa kalktığımızı hatırlamayı ve
mümkünse kolaylıkla öğrenebilmeyi isteyebilirdim. Öğrendiklerimin değerini
bilmeyi dilemeliydim. İyisi mi siz de isterken ne istediğinizin farkında olun!
Çünkü sizi her zaman dinleyen, dikkate alan bir şeyler var!
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder