Araba kullanırken, gazete okurken iç dünyamızda neler olduğunun farkında olmayız. Halbuki en gerilerde bir yerde, sürekli bir şeyler hareket halindedir. Bir şeyler rahatsız eder ya da mutlu yapar. Ardından güçlü duygular yükselir. İşte o zaman bu hareketi hissetmeye başlarız. Zihin daha net ve açık hale gelir.
Ünlü Budist hocalardan Lama Zopa, yaşayan tüm canlıların zihinlerinde neler olduğundan bir haber olduklarını söyler. Bunun sebebi, tamamen dışarıya odaklı olmaktır. Budist öğretilere göre zihnin içinde dönen dolapları ve bu dolaplara bağlı ortaya çıkan duyguları değiştirmek mümkündür. Peki, bu değişimi şu an yapmaktan bizi alıkoyan nedir?
İnandığımız şeyler.!!! Zaman zaman şöyle düşünürüz;
‘’Ben çok öfkeli bir insanım. Çünkü… şöyle oldu, sonra böyle oldu…’’
‘’Onu çok kıskanıyorum. Çünkü o şunları ve bunları yaptı.’’
Bu cümle ve benzerlerinden birini söylediğimiz an, cümlenin kendisi olmaya karar vermiş oluruz. Ve bu kararı alırken söylediklerimizin gerçek olup olmadığını sorgulamadan kabul ederiz. Öfkeli olduğumuza inanarak güne başlarız. Günlerimizi, aylarımızı hatta yıllarımızı öfkeli olduğumuz bilgisine göre yapılandırırız. Sevdiğimiz insanlarla konuşurken ağzımızdan insafsızca çıkan sözleri fark etmemeye başlarız. Ya da yolda yürürken sadece görünüşü rahatsız ettiği için hiç tanımadığımız bir insana saygısızca davranırız. Ya da karşılaştığımız bir insanın sevimsiz olduğuna inanır, sevimsizliğinin kaynağını soruşturmaksızın ondan uzaklaşırız. Bu alışkanlığı tersine çevirmek mümkün müdür? Evet mümkündür ama büyük bir cesaret gerektirir. Milyonlarca insanın yaptığının tam tersini yapmak, kabul edilesi bir şey değildir. Ancak böylesi bir cesaret, kalbi açan, zihni dönüştüren bir cesarettir. Bu cesareti gösteremememizin önündeki tek engel ‘’ BEN’’ gerçeğidir.
‘’BEN’’’in var oluşu düşündüğümüz gibi değildir. ‘’BEN’’ in solid, fiziksel bir yapısı olduğunu düşünürüz. Kuantumcu bilim adamları dahi bu gerçeği açık ve net bir şekilde ortaya koymazlar. Yıllarca instagram profilimde ‘’Düşündüğün gibi Bir Ben yok’’ şeklinde bir sözü paylaştım. Bir Allah’ın kulu da bu söze meydan okumadı. Çok basit bir örnekle düşündüğünüz gibi bir benin olmadığını ispat edebilirim.
Diyelim ki, evinizin kapısı çalındı ve IKEA’dan adınıza bir kargo geldi. IKEA’nın tarzını az çok bilirsiniz. Satın aldığınız masa yerine masayı meydana getiren parçaları ve bu parçaları birleştirebilmeniz için gerekli alet ve vidaları size gönderirler. Kutuyu açtığınızda kutunun içinde masayı bulamasanız da IKEA’dan gelen kılavuzu izleyerek parçaları birleştirdiğinizde masanın, odanızın en güzel köşesinde yerini alacağını bilirsiniz.
Bu sefer IKEA’dan gelen kutunun üzerindeki etikette barkodla birlikte adınız yazılmış olsun. Öfkeniz, mutluluğunuz, hücreleriniz, heyecanınız, duygularınız, yoldan çıkaran bir sürü düşünceleriniz hepsi bu kutunun içinde. Ne yapacaksınız?
Kutunun içindekileri teker teker çıkartacaksınız. Zihniniz ‘’Ben’’ ‘in özel bir parça olduğunu ve onun da kutunun içinde olduğunu düşünecek. Kutunun içinde öfke, kıskançlık, kibarlık, dürüstlük, özgürlük vb. gibi tüm parçaların arasında ‘’BEN’’ i arayacaksınız. Onu bulduğunuzda da ‘’tüm parçalar tamamdır’’ diyeceksiniz. Fakat Buddha bu durumla ilgili şunu söyler;
‘’Aptal olma arkadaşım, o tüm parçalardan ayrı olarak ‘’Ben’’ isimli bir parçayı bulamazsın. Çünkü öyle bir parça yok’’
Peki, hayatınızı sürdürürken an ve an böyle bir gerçeğin farkında mısınız?
Yanıt HAYIR olacaktır. Üzülmeyin diğerleri de sizin gibi düşünürler. Peki bu gerçeği iyice özümseyerek yaşarsak neler olur?
Ayrı bir benin olmadığını anlamak, acıya son vermek anlamına gelir. Dışarıda zarar verdiğini, üzdüğünü düşündüğümüz şeylerin olmadığı ortaya çıkar. Düşündüğümüz gibi bir ‘’BEN’’ olmadığı için mutlu ve mesut bir şekilde yaşantımızı sürdürürüz. Daha neşeli oluruz. Korkular sona erer…
Şu an belki de zihninizde şöyle bir soru geçiyor. Peki sen bu gerçeğe uygun olarak yaşantını sürdürüyor musun?
Henüz beceremiyorum. Bilim adamlarının dahi açık ve net bir şekilde söyleyemediği, yüzyılların inancını bir kalemde silmek hiç kolay değil. Fakat her gün günlük meditasyonlarım arasında düşündüğüm gibi bir ‘’BEN’’ olmadığı gerçeğine odaklanıyorum. Zira bu noktada önemli olan elimizden gelenin en iyisi yapma cesaretini göstermek.
Her Daim Sevgi ve Işıkla
Sibel KAVUNOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder