Buz gibi soğuk bir su, bazıları için şifa kaynağı olduğu halde bazıları için boğaz
enfeksiyonu sebebi olabilir. Ya da başka bir örnekte, herhangi bir tahta
parçasını insanların gölgesinde oturarak huzur bulduğu meşe ağacının bir
parçası olarak düşündüğünüzde kutsal bir nesne olarak algılayabilirsiniz. Ya da
bu masalsı açıklamaları bir kenara bırakarak tahta parçasını son zamanlarda
sizi çok kızdırmış olan komşunuzun kafasına atabilirsiniz. Peki, bu durumda bu tahta
parçasını tanımlamak isterseniz, huzuru hatırlatan kutsal bir obje olarak mı
yoksa bir silah olarak mı? Tanımlarsınız? Bu sorunun yanıtı, objeyi algılayan
kişinin bilincine göre değişecektir. Benzer örnekleri çoğalttığımızda sonuç hep
aynı olacaktır.
Yaşamda gördüğümüz, deneyimlediğimiz, hissettiğimiz her
şey onlara yüklediğimiz anlamlar ölçüsünde var olur ya da yok olurlar. Halbuki
varoluşun ilk sebebi sevgidir, ışıktır. Fakat çoğu zaman bu gerçeği göz ardı
ederiz. İlk sebep nedir? derseniz, onu her ne şekilde tanımlıyorsanız Kaynak,
Yaratıcı, Tanrı, Allah, Güç, kısaca ışıktır derim. Aslında her birimizin varoluş sebebi
sevgidir. Yoksa sürekli altını ıslatıp, geceleri zırt pırt uyanan, kendi başına
yemeğini dahi yiyemeyen, belli bir yaşa kadar birilerinin bakımına ihtiyacı olan çocukları
dünyaya kim getirmek ister ki!
Peki, o zaman neden kafamız karışıyor, neden ilk sebebin sevgi olduğunu unutuyoruz?
Çünkü odaklandığımız şeylere yani dikkatimizi verdiğimiz şeyleri seçerken özen
göstermiyoruz. Örneğin sabah evden çıkarken o günün keyifli geçmesini
istiyoruz. Sonra ne oluyor? Hoşumuza gitmeyen şeyler oluyor. Çünkü o günü
keyifli geçirmemizi engelleyecek her türlü negatifi yok etmek için bir sürü
zaman harcıyoruz. Bu da bizi keyif almaktan uzaklaştırıyor. Bu yüzden de konsantrasyon
geliştirmek çok önemlidir. Konsantrasyon
bizi evrene daha faydalı, sevgili, şefkat dolu bir birey olmamıza yardımcı
olur. Bu tarz bir konsantrasyonda
meditasyon yaparak geliştirilebilir.
Her daim sevgi ve ışıkla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder