22 Temmuz 2012 Pazar

Az Laf Çok İş


Wikipedia’da Yalan’ın tanımını şöyle yapılmış.

“Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kurumu, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. Yalan her daim, kötü olarak sınıflandırılmayabilir: örneğin, bir kişinin hayatını kurtarmak için yalan söylemek gibi. “

Evet, çok doğru, gerekli olduğunda tüm iyi niyetimizi kullanarak yalan söyleriz. Zamanla şu yalan söyleme işinde öyle çok ustalaşırız ki dostlarımıza “Oğlum böyle de yalan söylenir mi? Şöyle söyleseydin bari inanmıyorum sana ya” şeklinde öğüt verirken kendimizi buluruz. Yalan söylemenin bir kötü tarafı, iyi niyetimizle farkında olmadan söylemeye başladığımız ufak tefek yalanlarla sanal bir dünya içinde yaşamaya başlamış olmaktır. Bu sanal dünyada yalan zaten yalan, doğru ise her zaman yalandır. Burası öyle büyülüdür ki doğruya açılan kapılar ustaca saklamıştır. İşte size birkaç örnek,

Bazen güzel bir prensibi referans olarak kullanarak “bu şöyle yapılmalı, ben buna hep dikkat ederim” şeklinde yorum yaparız. Hâlbuki o prensibi henüz hayatımızda uygulamaya başlamamışızdır. Evrende bir sürü güzel prensip vardır ve hepsini de çok severiz. Ancak uygulama aşamasına gelindiğinde tüm aksilikler bizi bulur. Hatta “Olsun varsın nasılsa eninde sonunda bir gün uygulayacağız” diyerek kendimizi avuturuz. Bazen de o uygulayamadığımız çok güzel prensiplerin etrafında yeni hikâyeler oluştururuz. Zamanla yalanın kapsama alanı genişler ve farkında olmadan kendimizi sanal bir âlemin içinde buluruz.

Başka bir durumda; erkek ve kadınların sosyal ve ahlaki açıdan eşit olduğuna inanırız. Bir erkek karısını aldattığında “Olsun çocukların var son bir şans daha ver” şeklinde akıl veririz. Aynı beceriyi bir kadın gösterdiğinde ise duraklama anı yaşarız. Aranızda bu duraklama anını deneyimlemiş olanlar var ise bence “kadınlar ve erkekler ahlak ve sosyal yönden eşittir “ kavramına inanmaktan vazgeçmemeliler. Çünkü “Ne yapalım toplumun yapısı böyle” diyerek yalanımızı aklamak bir şey kazandırmayacaktır.

Bir diğer durumda ise; İnsanlara şans verilmesi gerektiğini savunsak ta geçmişte yapmış olduğunuz bir hatayı “ Asla öyle davranmamalıydım. Ne yazık ki iş işten geçti, doğrusunu yapmayı ne zaman öğreneceğim ” şeklinde kendi kendimizle konuşarak kendi kendimizi taciz eder, o çok bahsettiğimiz şansı bir türlü kendimize tanımayız.

Sanal dünyanın en popüler yalanlarından biri de şudur; sürekli mutlu olmak, sevgide kalmaktan bahsederiz ama dostlarımızla birlikte “ eller havaya” gecesine katıldığımızda ”Kalbim kan ağlıyor” , “Batsın bu dünya”, “<Çile bülbülüm çile” isimli şarkılar çalındığında kötü kaderimizi alkışlar, hatta dans ederek coşarız. Hâlbuki acılı müzikleri seçmiş olmak, mutluluk, sevgi yerine halen acı ve üzüntüyü arzuladığımızı göstermektedir.

İçerisinde ikilemlerin olduğu bu tür örneklerin sayısı arttığı sürece içinizdeki çocuk, uygulanmakta olan çifte standardı fark edecek ve size güvenmemeye başlayacaktır. İçinizdeki çocuk size güvenmediğinde ne mi olur? O şok sıklıkla uyguladığı yönteme başvurur. Yani içeride her ne var ise onu dışarıya yansıtır. Çünkü batının en hızlı “Doğrucu Davut’u odur. Mesela, enerjisel olarak güven duymakta zorlanacağınız kişilere doğru çekilmenize sebep olur. Yaşamınızda bu tür örneklerin sayısı artıkça da “İnsanlara nasıl güvenebilirim?”, Kendime nasıl güvenebilirim? ya da “İnsanların bana güvenmesini nasıl sağlayabilirim” şeklinde sorular sorarak güven arayışına başlarsınız. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duymadıkça bu durum hep böyle devam edecektir.

“Ooo, öyle her savunduğumuzu koşulsuz nasıl uygulayacağız, bu imkânsız” diyebilirsiniz. Haklısınız. Ama yine de isterseniz biraz daha az konuşarak kendinize boş zaman yaratıp uygulayamadıklarınızı hayata geçirmek için kendinize zaman yaratabilirsiniz.

Kısaca “Az Laf Çok İş” . Yaşamınızda soruların yanıtını bulmak ve yaşadığınız şu sanal âlemden kurtulmak için bence buna değer.



Sevgiler

Gerçeğiniz arzu ve isteklerinizdir.

www.yourwishisyourreality.com





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder